Disconcerted İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Disconcerted İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Disconcerted kelimesinin Türkçe anlamı:

Kafası karışmış, rahatsız olmuş, şaşkın veya korkmuş gibi hisseden birinin duygusunu ifade eder.

Örnek cümleler:

  1. I felt disconcerted when I realized I had left my phone at home. (Telefonumu evde unuttuğumu fark ettiğimde rahatsız oldum.)
  2. The unexpected news left her feeling disconcerted. (Beklenmeyen haber onu rahatsız etti.)
  3. The strange silence in the room made me disconcerted. (Odadaki tuhaf sessizlik beni rahatsız etti.)
  4. His sudden outburst of anger disconcerted everyone in the room. (Aniden çıkan öfkesi odaki herkesi rahatsız etti.)
  5. The disconcerting noise outside kept me awake all night. (Dışarıdaki rahatsız edici gürültü beni tüm gece uykusuz bıraktı.)
  6. Her disconcerted expression made me think something was wrong. (Onun rahatsız görünümü bir şeylerin yanlış olduğunu düşündürdü.)
  7. The unfamiliar surroundings made him feel disconcerted. (Tanımadığı çevre onu rahatsız etti.)
  8. The disconcerting questions from the interviewer threw her off guard. (Mülakattaki rahatsız edici sorular onu hazırlıksız yakaladı.)
  9. The disconcerted look on his face told me he had bad news. (Yüzündeki rahatsız ifade kötü haberler olduğunu söylüyordu.)
  10. The disconcerting behavior of the child worried the parents. (Çocuğun rahatsız edici davranışları ebeveynleri endişelendirdi.)
  11. The disconcerting lack of progress on the project made the team anxious. (Projedeki ilerleme eksikliği takımı endişelendirdi.)
  12. The disconcerted tone of his voice suggested he was upset. (Ses tonundaki rahatsızlık onun üzgün olduğunu düşündürdü.)
  13. The disconcerting news about the company’s financial situation made investors nervous. (Şirketin finansal durumuyla ilgili rahatsız edici haberler yatırımcıları endişelendirdi.)
  14. The disconcerted audience murmured in disbelief. (Rahatsız olan izleyiciler inanamazlıkla mırıldandılar.)
  15. The disconcerting sight of the car accident made me feel sick. (Kaza yerindeki rahatsız edici manzara beni hasta hissettirdi.)
  16. The disconcerted expression on the teacher’s face told the students that something was

    wrong. (Öğretmenin yüzündeki rahatsız ifade öğrencilere bir şeylerin yanlış olduğunu söyledi.)

  17. His disconcerted reaction to the news made me realize how important it was. (Haberlere verdiği rahatsız tepki onun ne kadar önemli olduğunu fark etmeme neden oldu.)
  18. The disconcerting feeling of being lost in an unfamiliar city overwhelmed me. (Tanımadığım bir şehirde kaybolmanın rahatsız edici hissi beni kapladı.)
  19. The disconcerted dog barked anxiously at the stranger. (Rahatsız olan köpek yabancıya endişeli bir şekilde havladı.)
  20. The disconcerting news of a terrorist attack shook the entire nation. (Bir terör saldırısının rahatsız edici haberleri tüm ulkeyi sarsmıştı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.