Defamatory İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Defamatory İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Defamatory, Türkçe karşılığı ile “iftira niteliğinde” anlamına gelir. Defamatory ifadeler, bir kişi, kurum veya ürün hakkında yanlış, çirkin veya zararlı sözler içeren ifadelerdir. Bu tür ifadelerin kullanımı, birçok ülkede yasaklanmıştır ve hukuki sonuçları olabilir.

Örnek cümleler:


1. Sarah’s defamatory remarks about her boss got her fired. (Sarah’nın patronu hakkındaki iftira niteliğindeki sözleri onun işten çıkmasına sebep oldu.)
2. The politician was sued for making defamatory comments about his opponent. (Politikacı, rakibi hakkında iftira niteliğindeki yorumlar yaptığı için dava edildi.)
3. The article was filled with defamatory statements about the celebrity. (Makale, ünlü hakkında iftira niteliğindeki ifadelerle doluydu.)
4. Posting defamatory comments online is a form of cyberbullying. (İnternet üzerinden iftira niteliğinde yorumlar yapmak, siber zorbalığın bir formudur.)
5. The company was sued for publishing defamatory statements about its competitor. (Şirket, rakibi hakkında iftira niteliğindeki açıklamalar yayınladığı için dava edildi.)
6. The journalist was fired for writing defamatory articles about a local business. (Gazeteci, yerel bir işletme hakkında iftira niteliğindeki makaleler yazdığı için işten çıkarıldı.)
7. Spreading defamatory rumors can ruin a person’s reputation. (İftira niteliğindeki söylentiler yaymak bir kişinin reputasyonunu mahvedebilir.)
8. The actress was devastated by the defamatory comments made about her on social media. (Oyuncu, sosyal medyada kendisi hakkında yapılan iftira niteliğindeki yorumlardan dolayı mahvolmuştu.)
9. The company was fined for making defamatory statements about its former employee. (Şirket, eski çalışanı hakkında iftira niteliğindeki açıklamalar yaptığı için para cezasına çarptırıldı.)
10. The newspaper was sued for publishing defamatory articles about a local politician. (Gazete, yerel bir politikacı hakkında iftira niteliğindeki makaleler yayınladığı için dava edildi.)
11. The author was accused of making defamatory statements about a fellow writer. (Yazar, meslektaşı hakkında iftira niteliğindeki açıklamalar yaptığı iddiasıyla suçlandı.)
12. The company’s defamatory ads about its competitor were found to be false. (Şirketin rakibi hakkındaki iftira niteliğindeki reklamları yanlış olduğu ortaya çıktı.)
13. The student was suspended for making defamatory comments about his teacher. (Öğrenci, öğretmeni hakkında iftira

niteliğindeki yorumlar yaptığı için okuldan uzaklaştırıldı.)
14. The athlete filed a lawsuit against the newspaper for publishing defamatory articles about him. (Sporcu, kendisi hakkında iftira niteliğindeki makaleler yayınlayan gazeteye dava açtı.)

  1. Making defamatory statements about someone’s race, religion, or sexual orientation is a form of discrimination. (Birinin ırkı, dini veya cinsel yönelimi hakkında iftira niteliğindeki açıklamalar yapmak, bir tür ayrımcılıktır.)
  2. The company’s defamatory statements about its product led to a decrease in sales. (Şirketin kendi ürünü hakkında iftira niteliğindeki açıklamaları satışlarda düşüşe neden oldu.)
  3. The singer was the subject of defamatory rumors that were later proven false. (Şarkıcı, kendisi hakkında iftira niteliğindeki söylentilerin konusu oldu, ancak sonradan yanlış olduğu ortaya çıktı.)
  4. The politician apologized for making defamatory comments about a minority group. (Politikacı, bir azınlık grubu hakkında iftira niteliğindeki yorumlar yaptığı için özür diledi.)
  5. Defamatory statements can have long-lasting effects on a person’s reputation and career. (İftira niteliğindeki açıklamalar, bir kişinin reputasyonu ve kariyeri üzerinde uzun süreli etkilere sahip olabilir.)
  6. The company’s CEO was fired for making defamatory comments about a competitor’s product. (Şirketin CEO’su, rakibinin ürünü hakkında iftira niteliğindeki yorumlar yaptığı için işten çıkarıldı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.