Deep İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Deep İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Deep (derin) İle İlgili Cümleler

Deep kelimesi, bir şeyin yüzeyinden itibaren iç kısmına kadar olan mesafeyi ifade eder. İşte aşağıda, deep kelimesinin İngilizce cümlelerde kullanıldığı 20 örnek cümle yer almaktadır:

  1. Deep down, he knew that he was wrong. (Derinlerde, yanlış olduğunu biliyordu.)
  2. He took a deep breath before jumping into the cold water. (Soğuk suya atlamadan önce derin bir nefes aldı.)
  3. She was deeply moved by the beautiful music. (Güzel müzikten derinden etkilendi.)
  4. The deep sea is full of unknown creatures. (Derin deniz, bilinmeyen yaratıklarla doludur.)
  5. The detectives had to dig deep to find the killer. ( Dedektifler katili bulmak için derinlemesine kazmak zorunda kaldılar.)
  6. I have a deep respect for my grandfather. (Dedeme derin saygım var.)
  7. The lake is deep enough for swimming. (Göl, yüzme için yeterince derindir.)
  8. The valley was deeply shaded by the trees. (Vadi, ağaçlar tarafından derin gölgelikti.)
  9. She was deep in thought and didn’t hear the phone ringing. (Düşüncelere dalmıştı ve telefonun çaldığını duymadı.)
  10. The company is deeply committed to reducing its carbon footprint. (Şirket, karbon ayak izini azaltmaya derinden bağlıdır.)
  11. The wound was deep and required stitches. (Yara derindi ve dikiş gerektiriyordu.)
  12. The book provides a deep insight into the workings of the human brain. (Kitap, insan beyninin çalışmalarına derin bir içgörü sağlar.)
  13. The river was too deep to cross on foot. (Nehir, yaya olarak geçmek için çok derindi.)
  14. The forest was deep and dark. (Orman, derin ve karanlık idi.)
  15. The wound was deeply painful and he couldn’t move. (Yara derin acı vericiydi ve hareket edemiyordu.)
  16. The company is deeply concerned about the welfare of its employees. (Şirket, çalışanlarının refahıyla derinden ilgilenmek
  1. The diver went deep into the ocean to explore the reef. (Dalışçı, resifi keşfetmek için okyanusa derinlere gitti.)
  2. The problem was more deep-seated than anyone realized. (Sorun, herkesin fark ettiğinden daha derin köklere sahipti.)
  3. The cave was deep and dark, and she was afraid. (Mağara derin ve karanlıktı, ve o korkuyordu.)
  4. The new employee had a deep understanding of the company’s values. (Yeni çalışan, şirketin değerlerine derin bir anlayışa sahipti.)

Yukarıdaki örnek cümlelerde, deep kelimesi çoğunlukla bir şeyin derinliği ya da yoğunluğu ile ilgili bir anlamda kullanılmıştır. Ayrıca, derinliğin yanı sıra, bir şeyin kapsamı, etkisi ya da önemi gibi anlamlar da içermektedir.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.