Decadent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Decadent Nedir?
Decadent, genellikle aşırı lüks, ahlaki çöküntü ve aşırılık ile ilişkilendirilen bir sıfattır.
Örnek Cümleler:
- The decadent cake was topped with gold leaf. (Dekadent pasta, altın yaprakla süslenmişti.)
- She lived a decadent lifestyle filled with extravagant parties and exotic vacations. (O, aşırı lüks partiler ve egzotik tatillerle dolu bir dekadent yaşam tarzı sürdürdü.)
- The hotel was known for its decadent amenities and luxurious accommodations. (Otel, dekadent olanakları ve lüks konaklamaları ile tanınıyordu.)
- He was criticized for his decadent behavior, which included excessive drinking and drug use. (Aşırı içki ve uyuşturucu kullanımını içeren dekadent davranışları nedeniyle eleştirildi.)
- The art movement of the late 19th century was characterized by its decadent themes and unconventional styles. (19. yüzyılın sonundaki sanat akımı, dekadent temaları ve sıradışı stilleri ile karakterize edildi.)
- He wore a decadent silk robe as he lounged in his luxurious apartment. (O, lüks dairede uzanırken dekadent ipek bir bornoz giyiyordu.)
- The restaurant’s decadent menu featured dishes like foie gras and truffles. (Restoranın dekadent menüsü, ördek ciğeri ve trüf mantarı gibi yemekleri içeriyordu.)
- Her decadent fashion sense included designer clothes and expensive jewelry. (Onun dekadent moda anlayışı, tasarımcı kıyafetleri ve pahalı mücevherleri içeriyordu.)
- The wealthy family’s decadent lifestyle was the envy of their less fortunate neighbors. (Zengin ailenin dekadent yaşam tarzı, daha az şanslı komşularının imrenerek baktığı bir şeydi.)
- The film’s decadent costumes and sets perfectly captured the extravagance of the era. (Filmin dekadent kostümleri ve setleri, dön
emin ihtişamını mükemmel bir şekilde yansıttı.)
- He indulged in decadent pleasures like fine wine and gourmet chocolates. (O, kaliteli şarap ve gurme çikolatalar gibi dekadent zevklere kendini kaptırdı.)
- The mansion’s decadent decor included ornate chandeliers and marble floors. (Malikanenin dekadent dekorasyonu, süslü şamdanlar ve mermer zeminler içeriyordu.)
- She was known for her decadent parties, which often lasted until the early morning hours. (O, genellikle erken saatlere kadar süren dekadent partileriyle tanınıyordu.)
- The novel depicted a society in decline, characterized by its decadent values and self-indulgence. (Roman, dekadent değerleri ve özgücüne yönelmişliği ile karakterize edilen bir çöküş içindeki toplumu tasvir etti.)
- The billionaire’s decadent yacht was equipped with a helipad and a swimming pool. (Milyarderin dekadent yatı, bir helikopter pisti ve bir yüzme havuzu ile donatılmıştı.)
- The famous artist’s decadent lifestyle was the subject of much gossip in the art world. (Ünlü sanatçının dekadent yaşam tarzı, sanat dünyasında birçok söylenti konusu oldu.)
- The museum’s decadent exhibit featured rare artifacts and precious gems. (Müzenin dekadent sergisi, nadir eserler ve değerli mücevherler içeriyordu.)
- He was known for his decadent tastes in music, preferring elaborate symphonies and operas. (O, karmaşık senfonileri ve operaları tercih eden dekadent müzik zevkiyle tanınıyordu.)
- The historical novel depicted a decadent court filled with intrigue and scandal. (Tarihi roman, entrika ve skandallarla dolu bir dekadent sarayı tasvir etti.)
Hemen Yorum Yaz