Decadent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Decadent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Decadent Nedir?

Decadent, genellikle aşırı lüks, ahlaki çöküntü ve aşırılık ile ilişkilendirilen bir sıfattır.

Örnek Cümleler:

  1. The decadent cake was topped with gold leaf. (Dekadent pasta, altın yaprakla süslenmişti.)
  2. She lived a decadent lifestyle filled with extravagant parties and exotic vacations. (O, aşırı lüks partiler ve egzotik tatillerle dolu bir dekadent yaşam tarzı sürdürdü.)
  3. The hotel was known for its decadent amenities and luxurious accommodations. (Otel, dekadent olanakları ve lüks konaklamaları ile tanınıyordu.)
  4. He was criticized for his decadent behavior, which included excessive drinking and drug use. (Aşırı içki ve uyuşturucu kullanımını içeren dekadent davranışları nedeniyle eleştirildi.)
  5. The art movement of the late 19th century was characterized by its decadent themes and unconventional styles. (19. yüzyılın sonundaki sanat akımı, dekadent temaları ve sıradışı stilleri ile karakterize edildi.)
  6. He wore a decadent silk robe as he lounged in his luxurious apartment. (O, lüks dairede uzanırken dekadent ipek bir bornoz giyiyordu.)
  7. The restaurant’s decadent menu featured dishes like foie gras and truffles. (Restoranın dekadent menüsü, ördek ciğeri ve trüf mantarı gibi yemekleri içeriyordu.)
  8. Her decadent fashion sense included designer clothes and expensive jewelry. (Onun dekadent moda anlayışı, tasarımcı kıyafetleri ve pahalı mücevherleri içeriyordu.)
  9. The wealthy family’s decadent lifestyle was the envy of their less fortunate neighbors. (Zengin ailenin dekadent yaşam tarzı, daha az şanslı komşularının imrenerek baktığı bir şeydi.)
  10. The film’s decadent costumes and sets perfectly captured the extravagance of the era. (Filmin dekadent kostümleri ve setleri, dön

    emin ihtişamını mükemmel bir şekilde yansıttı.)

  11. He indulged in decadent pleasures like fine wine and gourmet chocolates. (O, kaliteli şarap ve gurme çikolatalar gibi dekadent zevklere kendini kaptırdı.)
  12. The mansion’s decadent decor included ornate chandeliers and marble floors. (Malikanenin dekadent dekorasyonu, süslü şamdanlar ve mermer zeminler içeriyordu.)
  13. She was known for her decadent parties, which often lasted until the early morning hours. (O, genellikle erken saatlere kadar süren dekadent partileriyle tanınıyordu.)
  14. The novel depicted a society in decline, characterized by its decadent values and self-indulgence. (Roman, dekadent değerleri ve özgücüne yönelmişliği ile karakterize edilen bir çöküş içindeki toplumu tasvir etti.)
  15. The billionaire’s decadent yacht was equipped with a helipad and a swimming pool. (Milyarderin dekadent yatı, bir helikopter pisti ve bir yüzme havuzu ile donatılmıştı.)
  16. The famous artist’s decadent lifestyle was the subject of much gossip in the art world. (Ünlü sanatçının dekadent yaşam tarzı, sanat dünyasında birçok söylenti konusu oldu.)
  17. The museum’s decadent exhibit featured rare artifacts and precious gems. (Müzenin dekadent sergisi, nadir eserler ve değerli mücevherler içeriyordu.)
  18. He was known for his decadent tastes in music, preferring elaborate symphonies and operas. (O, karmaşık senfonileri ve operaları tercih eden dekadent müzik zevkiyle tanınıyordu.)
  19. The historical novel depicted a decadent court filled with intrigue and scandal. (Tarihi roman, entrika ve skandallarla dolu bir dekadent sarayı tasvir etti.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.