Decadence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Decadence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Decadence Nedir?


Decadence, aşırılık ve ahlaki çöküşle ilgili bir terimdir. Genellikle bir toplumun veya bir bireyin aşırı lüks, keyif, savurganlık ve zevk arayışlarına atıfta bulunur. Bu terim aynı zamanda, bir kişinin veya toplumun sanatsal, edebi veya kültürel üretiminde düşüş yaşadığı anlamında da kullanılabilir.

Örnek cümleler:

  1. The fall of the Roman Empire is often attributed to its decadence and moral decay. (Roma İmparatorluğu’nun çöküşü genellikle ahlaki çöküşü ve decadence’ı sebebi olarak gösterilir.)
  2. The decadence of the aristocracy was evident in their extravagant parties and lavish lifestyle. (Aristokrasinin decadence’ı, gösterişli partileri ve lüks yaşamlarıyla açıkça ortadaydı.)
  3. The artist’s work showed a clear decline into decadence as he became more obsessed with shock value than actual artistic merit. (Sanatçının eserleri, gerçek sanatsal değer yerine şok değerine daha fazla odaklanmasıyla açıkça decadence’a düşüş gösterdi.)
  4. The decadence of the society was reflected in the prevalence of drug abuse and promiscuity. (Toplumun decadence’ı, uyuşturucu kullanımı ve cinsel ilişki sayısının artmasıyla yansıtıldı.)
  5. The decline of the once-great empire was attributed to its decadence and corruption. (Bir zamanlar büyük olan imparatorluğun çöküşü, decadence ve yolsuzluğu sebebiyle atfedildi.)
  6. The writer’s work showed a clear shift towards decadence as he became more interested in shock value than writing something of substance. (Yazarın eserleri, bir şeyler yazmaktan ziyade şok değeriyle daha fazla ilgilenmesiyle açıkça decadence’a kaymıştı.)
  7. The rise of consumerism in the 20th century is often cited as a prime example of decadence in modern society. (20. yüzyılda tüketim kültürünün yükselişi, modern toplumda decadence’ın en iyi örneklerinden biri olarak sıkça gösterilir.)
  8. The decadence of the monarchy was evident in their extravagant spending on palaces and jewels. (Monarşinin decadence’ı, saraylara ve mücevherlere savurgan harcamalarıyla açıkça görülebiliyordu.)
  9. The decline of the once-thriving city was due to its decadence and lack of innovation.
  1. The artist’s early work was praised for its originality and creativity, but his later pieces showed a clear decline into decadence and shock value. (Sanatçının erken dönem eserleri, orijinalliği ve yaratıcılığı nedeniyle övülmüştü, ancak sonraki eserleri açıkça decadence ve şok değeri gösteriyordu.)
  2. The decadence of the ruling class was evident in their disregard for the plight of the common people. (Hükümdar sınıfının decadence’ı, ortak insanların çaresizliğine aldırmamasıyla açıkça ortadaydı.)
  3. The decline of the music industry in recent years is often attributed to its decadence and lack of innovation. (Son yıllarda müzik endüstrisinin çöküşü, decadence ve yenilik eksikliği sebebiyle sık sık atfedilir.)
  4. The decadence of the fashion industry was reflected in the prevalence of skinny models and unhealthy beauty standards. (Moda endüstrisinin decadence’ı, zayıf mankenlerin ve sağlıksız güzellik standartlarının yaygınlığıyla yansıtıldı.)
  5. The decline of the company was due to its decadent spending on unnecessary luxuries and perks for its executives. (Şirketin çöküşü, yöneticilerine gereksiz lüks ve ayrıcalıklar için yaptığı decadent harcamalar nedeniyleydi.)
  6. The decadence of the movie industry was reflected in the prevalence of sequels and remakes instead of original content. (Film endüstrisinin decadence’ı, orijinal içerik yerine devam filmleri ve yeniden çevrimlerin yaygınlığıyla yansıtıldı.)
  7. The rise of reality TV shows is often cited as an example of the decadence of modern entertainment. (Reality TV şovlarının yükselişi, modern eğlencenin decadence’ının bir örneği olarak sıkça gösterilir.)
  8. The decadence of the political class was evident in their focus on personal gain over public service. (Politik sınıfın decadence’ı, kamu hizmeti yerine kişisel kazançlarına odaklanmalarıyla açıkça ortadaydı.)
  9. The decline of the city’s cultural scene was due to its decadent focus on commercial success over artistic merit. (Şehrin kültürel sahnesinin çöküşü, sanatsal değer yerine ticari başarıya odaklanmasından kaynaklanıyordu.)
  10. The decadence of the food industry was reflected in the prevalence of unhealthy fast food and processed snacks. (Gıda endüstrisinin decadence’ı, sağlıksız fast food ve işlenmiş atış

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.