Debauchery İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Debauchery İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Debauchery

Debauchery, Türkçe anlamıyla ahlaksızlık, sefahat, aşırıya kaçan şehvet ve zevk düşkünlüğü anlamlarına gelmektedir. İngilizce cümlelerde kullanım örnekleri şu şekildedir:

  1. He spent his whole night in debauchery. (O, bütün gecesini ahlaksızlığa harcadı.)
  2. The city was known for its debauchery and excess. (Şehir, ahlaksızlığı ve aşırılığıyla tanınıyordu.)
  3. They indulged in debauchery during their vacation. (Tatillerinde sefahate düşkündüler.)
  4. He was expelled from school for his debauchery. (Okuldan ahlaksız davranışları nedeniyle atıldı.)
  5. Debauchery was a common theme in his art. (Ahlaksızlık, sanatındaki sıkça kullanılan bir tema idi.)
  6. She was disgusted by the debauchery at the party. (Partideki ahlaksızlıktan iğrenmişti.)
  7. He was addicted to debauchery and couldn’t control himself. (Ahlaksızlığa bağımlıydı ve kendisini kontrol edemiyordu.)
  8. The novel explores the theme of debauchery and its consequences. (Roman, ahlaksızlık temasını ve sonuçlarını araştırıyor.)
  9. The king’s court was infamous for its debauchery and excess. (Kraliyet mahkemesi, ahlaksızlığı ve aşırılığıyla kötü şöhretliydi.)
  10. He sought refuge from his problems in debauchery. (Sorunlarından kaçmak için sefahate sığındı.)
  11. She was disgusted by the debauchery in the nightclub. (Gece kulübündeki ahlaksızlıktan iğrenmişti.)
  12. Debauchery was seen as a sign of decadence in the society. (Ahlaksızlık, toplumda çürümenin bir işareti olarak görülüyordu.)
  13. His life was a cycle of debauchery and regret. (Hayatı, ahlaksızlık ve pişmanlık döngüsünden ibaretti.)
  14. The preacher warned against the dangers of debauchery. (Vaiz, ahlaksızlığın tehlikelerine karşı uyardı.)
  15. The novel portrays the characters’ descent into debauchery. (Roman, karakterlerin ahlaksızlığa doğru inişini tasvir ediyor.)
  16. Debauchery was prevalent in the court of the tyrant. (Ahlaksızlık, zalim hükümdarın sarayında yaygındı.)
  17. He couldn’t resist the temptation of debauchery. (Ahlaksızlığın cazibesine karşı koyamadı.)
  18. The city was a hub of debauchery and vice. (Şehir, ahlaksızlık ve kötülük merkeziydi.)
  1. She was lured into debauchery by the glamorous lifestyle. (Gösterişli yaşam tarzı tarafından ahlaksızlığa çekildi.)
  2. The film was criticized for its portrayal of debauchery and promiscuity. (Film, ahlaksızlık ve cinsel serbestlik konusundaki tasvirleri nedeniyle eleştirildi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.