Debauchee İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Debauchee İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Debauchee Nedir?

Debauchee, ahlaki değerleri olmayan, düzensiz bir yaşam tarzı olan, özellikle içki ve cinsel ilişki tutkusu olan bir kişidir.

Örnek Cümleler:

  1. John is such a debauchee, he parties every night and sleeps with a different woman every week. (John öyle bir dekadansçı ki, her gece parti yapıyor ve her hafta farklı bir kadınla yatıyor.)
  2. She was known around town as a debauchee because she would drink and dance until dawn. (Şafak sökene kadar içki içip dans ettiği için kasabada bir dekadansçı olarak tanınırdı.)
  3. The novel’s protagonist is a debauchee who spends all of his inheritance on gambling and prostitutes. (Romanın kahramanı, tüm mirasını kumar ve fahişelere harcayan bir dekadansçıdır.)
  4. The debauchee’s lifestyle ultimately led to his downfall. (Dekadansçının yaşam tarzı sonunda onun çöküşüne neden oldu.)
  5. It’s not uncommon for young people to go through a debauchee phase in their college years. (Gençlerin üniversite yıllarında bir dekadansçı evresinden geçmesi sıradışı değildir.)
  6. He may have been a debauchee in his youth, but he’s now settled down and is a responsible adult. (Gençliğinde bir dekadansçı olabilir, ama şimdi oturmuş ve sorumlu bir yetişkin.)
  7. The film portrayed the main character as a debauchee who struggled to overcome his addictions. (Film, ana karakteri bağımlılıklarını yenmeye çalışan bir dekadansçı olarak tasvir etti.)
  8. The debauchee’s lavish spending habits quickly depleted his savings account. (Dekadansçının savunma hesabını hızla tükettiği savunuluyor.)
  9. Her parents disapproved of her dating a debauchee and urged her to find someone more stable. (Ebeveynleri, bir dekadansçıyla çıkmayı onaylamadı ve daha kararlı birini bulmasını istedi.)
  10. Despite his reputation as a debauchee, he was actually quite intelligent and well-read. (Dekadansçı olarak ün yapmasına rağmen, aslında oldukça zeki ve okuyan biriydi.)
  11. The debauchee’s constant partying took a toll on his health and relationships. (Dekadansçının sürekli parti yapması sağlığına ve ilişkilerine zarar verdi.)
  12. She knew she had to leave her debauchee boyfriend when she caught him cheating on her. (Onu aldattığını yakaladığında, dekadansçı erkek arkadaşından ayrılması gerektiğini biliyordu.)
  13. The debauchee was always the life of the party, but he never seemed to be truly happy. (Dekadansçı her zaman partinin hayatıydı, ama gerç
  1. The debauchee’s behavior was a cause for concern among his family and friends. (Dekadansçının davranışları, ailesi ve arkadaşları arasında endişe kaynağıydı.)
  2. Many famous writers and artists were known for their debauchee lifestyles. (Birçok ünlü yazar ve sanatçı, dekadansçı yaşamlarıyla tanınıyordu.)
  3. The debauchee’s addiction to alcohol and drugs was ruining his career and personal life. (Dekadansçının alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, kariyerini ve kişisel yaşamını mahvediyordu.)
  4. She was shocked when she discovered her conservative coworker was actually a debauchee in his personal life. (Kişisel yaşamında bir dekadansçı olduğunu öğrendiğinde muhafazakar iş arkadaşını şaşırttı.)
  5. The debauchee’s reckless behavior put himself and others in danger. (Dekadansçının sorumsuz davranışları kendisini ve diğerlerini tehlikeye attı.)
  6. Despite his outward appearance as a debauchee, he was actually very kind and generous to those he cared about. (Dışarıdan bir dekadansçı gibi görünmesine rağmen, sevdiklerine karşı çok nazik ve cömertti.)
  7. The debauchee’s wild parties were the stuff of legend, and many people flocked to attend them. (Dekadansçının vahşi partileri efsanelerde anlatılanlar gibiydi ve birçok insan katılmak için akın ederdi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.