Deadness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Deadness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Deadness Nedir?

Deadness, kelime anlamı olarak ölü gibi hissetmek veya hissetmemek anlamına gelir. Bu kelime insanların duygusal veya fiziksel olarak hissettiği boşluk veya uyuşukluk hali gibi durumları ifade etmek için kullanılabilir.

Örnek Cümleler:

  1. I woke up this morning feeling a sense of deadness inside me. (Bu sabah uyandığımda içimde bir ölü hissi vardı.)
  2. The room was filled with an eerie deadness that made me shiver. (Oda ürkütücü bir ölü hissiyle doluydu ve beni titretti.)
  3. He spoke with such deadness in his voice that it was hard to tell if he was joking or not. (Ses tonunda öyle bir ölü hissi vardı ki, şakalaşıp şakalaşmadığını anlamak zordu.)
  4. She felt a complete deadness towards her job and knew it was time to move on. (İşine karşı tamamen ölü hissetti ve artık ilerlemenin zamanının geldiğini biliyordu.)
  5. The medication made her arm go numb, creating a feeling of deadness. (İlaç kolunu uyuşturdu, ölü bir his yaratıyordu.)
  6. He tried to ignore the deadness in his heart, but it wouldn’t go away. (Kalbindeki ölü hissi görmezden gelmeye çalıştı, ama gitmedi.)
  7. The funeral home was filled with a heavy deadness that was palpable. (Cenaze evi, hissedilebilen yoğun bir ölü hissiyle doluydu.)
  8. She couldn’t shake the deadness that had settled in her soul after the breakup. (Ayrılıktan sonra ruhuna yerleşen ölü hissinden kurtulamadı.)
  9. The silence in the library was so complete, it had a deadness to it. (Kütüphanedeki sessizlik o kadar tamdı ki, ölü bir hissi vardı.)
  10. The deadness of the winter landscape was only broken by the occasional evergreen tree. (Kış manzarasının ölü hissi, arada bir görülen her dem yeşil ağaçlar dışında bozulmamıştı.)
  11. She had to fight the deadness in her legs after running for so long. (Uzun süre koştuktan sonra bacaklarındaki ölü hisse karşı mücadele etmek zorunda kaldı.)
  12. The deadness in his eyes told her that he had already given up. (Gözlerindeki ölü hissi, zaten vazgeçtiğini söylüyordu.)
  13. The room was filled with a lifeless deadness that made her feel uncomfortable. (Oda, onu rahatsız eden cansız bir ölü hissiyle doluydu.)
  14. His depression was a heavy deadness that weighed him down. (Depresyonu onu yükü altında ezerek ağır bir ölü hissi yaratıyordu.)
  15. She couldn’t ignore the deadness in her relationship any longer and had

to end things. (Artık ilişkisindeki ölü hissi görmezden gelemiyordu ve sonlandırmaya karar verdi.)
16. The deadness in his arm made it difficult for him to grip anything. (Kolundaki ölü his, herhangi bir şeyi tutmasını zorlaştırdı.)

  1. The house had a strange deadness to it, as if it had been abandoned for years. (Evde yıllardır terk edilmiş gibi garip bir ölü his vardı.)
  2. Her depression created a deadness in her that was hard to shake. (Depresyonu onda sarsılması zor bir ölü his yarattı.)
  3. The deadness of the desert landscape was beautiful in its own way. (Çöl manzarasının ölü hissi, kendi tarzında güzeldi.)
  4. He felt a sudden deadness in his heart as he realized he had lost his phone. (Telefonunu kaybettiğini fark edince kalbinde ani bir ölü his hissetti.)

(Türkçe çeviriler kalın ve yeşil renkte yazılmıştır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.