
Dalliance İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Dalliance Nedir?
Dalliance, genellikle romantik veya cinsel amaçlı olmayan, samimi ancak yüzeysel bir ilişki veya flört anlamına gelir.
Örnek Cümleler:
- She was bored with her life and sought a dalliance to add some excitement. (O, hayatından sıkılmış ve heyecan katmak için bir aşk ilişkisi aramıştı.)
- Their dalliance was short-lived and ended as quickly as it began. (Onların flörtleri kısa ömürlüydü ve başladığı kadar hızlı bir şekilde bitti.)
- He’s not interested in anything serious, just a dalliance. (O, ciddiye alınacak bir şeyde ilgilenmiyor, sadece samimi bir ilişki arıyor.)
- Jane regretted her dalliance with her ex-boyfriend. (Jane, eski erkek arkadaşıyla olan flörtünü pişmanlıkla hatırladı.)
- Their dalliance was discovered by the media and became front-page news. (Onların flörtleri medya tarafından keşfedildi ve birinci sayfa haberleri oldu.)
- He was in a committed relationship but still had a dalliance with his co-worker. (O, bağlı olduğu bir ilişkisi vardı ama hala iş arkadaşıyla bir flört yaşadı.)
- She knew that their dalliance was just a passing fancy and didn’t take it too seriously. (O, flörtlerinin sadece geçici bir heves olduğunu biliyordu ve bunu çok ciddiye almadı.)
- His dalliance with the idea of quitting his job ended when he received a promotion. (İşini bırakma fikriyle flört etmesi, terfi alınca sona erdi.)
- The two had a brief dalliance in college but went their separate ways after graduation. (İkisi üniversitede kısa bir flört yaşadı ama mezuniyetten sonra ayrı yollarına gittiler.)
- He wasn’t looking for a long-term relationship, just a dalliance. (Uzun vadeli bir ilişki aramıyordu, sadece bir flört.)
- The actress’s dalliance with drugs cost her a promising career. (Oyuncunun uyuşturucuyla olan flörtü, ona umut verici bir kariyeri mal etti.)
- They started their dalliance as a way to pass the time during quarantine, but it turned into something more. (Onlar, karantina sürecinde zaman geçirmenin bir yolu olarak flörtlerine başladılar, ama daha fazlasına dönüştü.)
- He was married but still had a dalliance with his wife’s sister. (O, evliydi ama hala eşinin kız kardeşiyle flört etti.)
- She enjoyed the dalliance but knew it wouldn’t last. (O, flörtünün tadını çıkardı ama bu durumun sürmeyeceğini biliyordu.)
- His dalliance with a new hobby quickly turned into an obsession. (Yeni bir hobisiyle flört etmesi, h
ızla bir saplantıya dönüştü.)
16. The company’s dalliance with the new technology turned out to be a wise investment. (Şirketin yeni teknolojiyle flörtü, akıllı bir yatırım olduğunu ortaya çıkardı.)
- He knew that their dalliance would end once she moved away for school. (O, onun okul için taşınmasıyla flörtlerinin sona ereceğini biliyordu.)
- Their dalliance was a secret to everyone except their closest friends. (Onların flörtleri, en yakın arkadaşları hariç herkesten gizliydi.)
- She was hesitant to start a dalliance with her boss, fearing it would jeopardize her job. (Patronuyla flört etmeye başlamakta tereddüt etti, işini riske atacağından korktu.)
- His dalliance with fame quickly became overwhelming and he longed for his old, quiet life. (Şöhretle flörtü, hızla aşırıya kaçtı ve eski, sessiz hayatına özlem duydu.)
Hemen Yorum Yaz