Corny İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Corny
Corny kelimesi Türkçe’de “basit, sıradan, aptalca” anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- I don’t like corny jokes. (Ben aptalca şakalardan hoşlanmam.)
- That movie was so corny. (O film çok sıradandı.)
- The song lyrics were corny and clichéd. (Şarkı sözleri basit ve klişeydi.)
- I cringe when I hear corny pick-up lines. (Aptalca flört sözlerini duyunca utanırım.)
- His outfit was corny and outdated. (Onun giyimi sıradan ve demodeydi.)
- The speech was full of corny jokes and puns. (Konuşma aptalca şakalar ve kelime oyunlarıyla doluydu.)
- She gave me a corny smile. (Bana aptalca bir gülümseme verdi.)
- I tried to write a love letter but it sounded too corny. (Aşk mektubu yazmaya çalıştım ama çok sıradan geldi.)
- The dialogue in that movie was so corny and unrealistic. (O filmdeki diyaloglar çok sıradan ve gerçekçi değildi.)
- His sense of humor is so corny, it’s not even funny. (Onun mizah anlayışı çok sıradan, hatta komik bile değil.)
- The decorations at the party were corny and tacky. (Partideki dekorasyonlar sıradan ve görgüsüzdi.)
- I hate it when people make corny jokes about my name. (İsmimle aptalca şakalar yapıldığında nefret ederim.)
- The play was filled with corny cliches and predictable plot twists. (Oyun, sıradan klişeler ve tahmin edilebilir hikaye kırılmaları ile doluydu.)
- He always wears corny t-shirts with puns on them. (Her zaman üzerinde kelime oyunları olan sıradan tişörtler giyer.)
- The romantic dialogue in the movie was so corny that I cringed. (Filmdeki romantik diyaloglar o kadar sıradandı ki utanç duydum.)
- His proposal was so corny and unoriginal. (Teklifi çok sıradan ve yaratıcı değildi.)
- The book was full of corny cliches and predictable plot twists. (Kitap sıradan klişeler ve tahmin edilebilir hikaye kırılmaları ile doluydu.)
- The comedian’s jokes were so corny that nobody laughed. (Komedyenin şakaları o kadar sıradandı ki kimse gülemedi.)
- She has a corny taste in music, she only listens to cheesy love songs. (Onun müzik zevki sıradandır, sadece duygusal aşk şarkıları dinler.)
- The screenplay was filled with corny dialogue and predictable plot points. (Senaryo, sıradan diyaloglar ve tahmin edilebilir hikaye noktalarıyla doluydu.)
- The movie relied on corny stereotypes to portray its characters. (Film, karakterlerini tasvir etmek için sıradan klişelere dayandı.)
- The comedian’s humor was too corny for my taste. (Komedyenin mizahı benim zevkime göre çok sıradandı.)
- The party was full of corny decorations and cheesy music. (Parti, sıradan dekorasyonlar ve duygusal müziklerle doluydu.)
- The speech was filled with corny platitudes and empty promises. (Konuşma, sıradan klişeler ve boş vaatlerle doluydu.)
- I can’t stand his corny attempts at flirting. (Onun aptalca flört girişimlerine dayanamam.)
- The show relied on corny jokes and cheap laughs to entertain the audience. (Program, izleyicileri eğlendirmek için sıradan şakalara ve ucuz gülüşlere dayandı.)
- The poem was so corny that it made me cringe. (Şiir o kadar sıradandı ki utanç duydum.)
- The movie’s plot was so corny that it was predictable from the beginning. (Film’in hikayesi o kadar sıradandı ki başından beri tahmin edilebilirdi.)
- The advertisement was filled with corny slogans and cliches. (Reklam, sıradan sloganlar ve klişelerle doluydu.)
- His pick-up lines were so corny that they made me laugh. (Onun flört sözleri o kadar sıradandı ki güldürdü.)
Hemen Yorum Yaz