Cordial İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Cordial İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Cordial

Cordial, Türkçe’de samimi, içten veya içe kapanık anlamlarına gelir.

İşte örnek cümleler:

1. I had a cordial conversation with my boss yesterday. (Dün patronumla samimi bir konuşma yaptım.)
2. She gave me a cordial smile as I walked by. (Ben yanından geçerken bana içten bir gülümseme verdi.)
3. Despite their differences, they maintained a cordial relationship. (Farklılıklarına rağmen, samimi bir ilişki sürdürdüler.)
4. The receptionist gave us a cordial welcome when we arrived. (Resepsiyonist bize varışımızda içten bir karşılama yaptı.)
5. He always speaks in a cordial manner. (Her zaman içten bir şekilde konuşur.)
6. The neighbors have a cordial relationship with each other. (Komşular birbirleriyle samimi bir ilişki içindeler.)
7. We received a cordial invitation to the party. (Partiye içten bir davetiye aldık.)
8. He accepted my apology in a cordial way. (Özürümü içten bir şekilde kabul etti.)
9. The meeting ended on a cordial note. (Toplantı içten bir şekilde sona erdi.)
10. They exchanged cordial greetings when they met. (Karşılaştıklarında içten selamlaştılar.)
11. She wrote a cordial letter of recommendation for her colleague. (Meslektaşı için içten bir tavsiye mektubu yazdı.)
12. The customer service representative provided a cordial response to my inquiry. (Müşteri hizmetleri temsilcisi sorumla ilgili içten bir yanıt sağladı.)
13. We had a cordial discussion about our travel plans. (Seyahat planlarımızla ilgili içten bir tartışma yaptık.)
14. The host greeted us with cordiality and warmth. (Ev sahibi bizi içtenlikle ve sıcaklıkla karşıladı.)
15. She offered us a cordial welcome to her home. (Evine içten bir hoş geldiniz teklif etti.)
16. The two leaders had a cordial meeting to discuss diplomatic relations. (İki lider diplomatik ilişkileri tartışmak için içten bir toplantı yaptı.)
17. The staff at the hotel provided a cordial service during our stay. (Oteldeki personel kalışımız boyunca içten bir hizmet sağladı.)
18. He expressed his gratitude in a cordial way. (İçten bir şekilde minnettarlığını ifade etti.)
19. The new neighbors were greeted with cordiality and kindness. (Yeni komşular içtenlikle ve kibarlıkla karşılandı.)
20. They ended their relationship on a cordial note and remained friends. (İlişkilerini içten bir şekilde sonlandırdılar ve arkadaş kaldılar.)

Devam etmek

Devam etmek, Türkçe’de bir işe, bir faaliyete veya bir duruma devam etmek anlamına gelir.

İşte örnek cümleler:

1. I need to take a break before I can continue. (Devam etmeden önce bir mola vermeliyim.)
2. She decided to continue her education and enrolled in a master’s program. (Eğitimine devam etmeye karar verdi ve yüksek lisans programına kaydoldu.)
3. Despite the difficulties, we must continue to work towards our goals. (Zorluklara rağmen hedeflerimize doğru çalışmaya devam etmeliyiz.)
4. The music stopped for a moment, then continued playing. (Müzik bir an için durdu, sonra devam etti.)
5. I will continue working on this project until it’s finished. (Bu proje tamamlanana kadar çalışmaya devam edeceğim.)
6. The teacher asked the students to continue their reading silently. (Öğretmen öğrencilere sessizce okumalarını devam ettirmelerini istedi.)
7. The company decided to continue its investment in renewable energy. (Şirket yenilenebilir enerjiye yatırım yapmaya devam etme kararı aldı.)
8. The doctor advised the patient to continue taking the medication as prescribed. (Doktor hastaya ilacı önerildiği şekilde almaya devam etmesini tavsiye etti.)
9. The team continued to work on the project despite the setbacks. (Takım, engellere rağmen projede çalışmaya devam etti.)
10. She promised to continue supporting the cause. (Nedeni desteklemeye devam etmeyi söz verdi.)
11. The game was paused briefly, then continued from where it left off. (Oyun kısa bir süre durduruldu, sonra kaldığı yerden devam edildi.)
12. The students were asked to continue the experiment until the end. (Öğrenciler deneyi sonuna kadar devam ettirmeleri istendi.)
13. The negotiations were difficult, but both sides agreed to continue the talks. (Görüşmeler zorlu oldu, ancak her iki taraf da görüşmelere devam etmeyi kabul etti.)
14. The company plans to continue expanding its operations in the international market. (Şirket uluslararası piyasada operasyonlarını genişletmeye devam etmeyi planlıyor.)
15. He decided to continue his travels and explore new places. (Yolculuğuna devam etmeye ve yeni yerler keşfetmeye karar verdi.)
16. The team agreed to continue practicing until they were confident in their skills. (Takım, becerilerine güvendikleri kadar pratik yapmaya devam etmeyi kabul etti.)
17. The coach urged the players to continue giving their best effort. (Antrenör oyunculara en iyi çabalarını vermeye devam etmelerini tavsiye etti.)
18. The concert was interrupted by technical difficulties, but the musicians continued playing. (Konser teknik zorluklar nedeniyle kesintiye uğradı, anc