Conspicuous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Conspicuous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Conspicuous Nedir?

Conspicuous, göze çarpan, dikkat çeken, belirgin, gösterişli gibi anlamlara gelir.

1. The celebrity’s conspicuous appearance at the event caused quite a stir.
   (Türkçe: Ünlünün etkinlikteki göze çarpan görünümü oldukça dikkat çekti.)

2. The company’s new logo is quite conspicuous and has attracted a lot of attention.
   (Türkçe: Şirketin yeni logosu oldukça belirgin ve çok ilgi çekti.)

3. She wore a conspicuous red dress to the party.
   (Türkçe: Partiye gösterişli bir kırmızı elbise giydi.)

4. The painting’s conspicuous colors and bold brushstrokes make it stand out from the others.
   (Türkçe: Tablonun göze çarpan renkleri ve cesur fırça darbeleri diğerlerinden öne çıkar.)

5. His conspicuous absence from the meeting was noted by everyone.
   (Türkçe: Toplantıdaki göze çarpan yokluğu herkes tarafından fark edildi.)

6. The extravagant display of wealth was quite conspicuous in the upscale neighborhood.
   (Türkçe: Zenginliğin gösterişli sergilenişi lüks semtte oldukça belirgindi.)

7. The CEO’s conspicuous display of power and authority intimidated his employees.
   (Türkçe: CEO’nun güç ve otoritesini gösteren göze çarpan davranışları çalışanlarını korkuttu.)

8. The bright neon sign was conspicuous even from a distance.
   (Türkçe: Parlak neon işareti bile uzaktan göze çarptı.)

9. The conspicuous wealth of the guests at the party made her feel out of place.
   (Türkçe: Partideki konukların göze çarpan zenginliği onu yerinde hissettirmedi.)

10. The politician’s conspicuous lies were quickly exposed by the media.
    (Türkçe: Politikacının göze çarpan yalanları medya tarafından hızla ortaya çıkarıldı.)

11. The conspicuous silence in the room was broken by the sudden sound of laughter.
    (Türkçe: Odadaki göze çarpan sessizlik, aniden gelen kahkaha sesiyle bozuldu.)

12. The car’s conspicuous size made it difficult to park in the narrow street.
    (Türkçe: Arabanın göze çarpan büyüklüğü dar sokakta park etmeyi zorlaştırdı.)

13. The conspicuous lack of diversity in the workplace was a cause for concern.
    (Türkçe: İş yerindeki göze çarpan çeşitlilik eksikliği endişe sebebiydi.)

14. The actor’s conspicuous talent and charisma made him a popular choice for leading roles.
    (Türkçe: Aktörün göze çarpan yeteneği ve karizması, onu lider rolleri için popüler bir seçenek haline getirdi.)

15. The building’s conspicuous architecture drew the attention of tourists.
    (Türkçe: Binanın

göze çarpan mimarisi turistlerin dikkatini çekti.)

16. The company’s conspicuous disregard for safety regulations led to a major accident.
    (Türkçe: Şirketin güvenlik düzenlemelerine gösterdiği göze çarpan kayıtsızlık büyük bir kaza ile sonuçlandı.)

17. The conspicuous absence of any decorations made the room look bare and uninviting.
    (Türkçe: Dekorasyonların göze çarpan hiçliği, odanın çıplak ve davetsiz görünmesine neden oldu.)

18. The restaurant’s conspicuous lack of vegetarian options disappointed many customers.
    (Türkçe: Restoranın göze çarpan vejetaryen seçeneklerinin eksikliği birçok müşteriyi hayal kırıklığına uğrattı.)

19. The politician’s conspicuous show of support for a controversial issue caused a backlash.
    (Türkçe: Politikacının göze çarpan kontroverzial bir konuda desteğini göstermesi bir tepki ile karşılaştı.)

20. The conspicuous marks on the wall revealed that something had been hidden there.
    (Türkçe: Duvar üzerindeki göze çarpan işaretler, orada bir şeylerin saklandığını ortaya çıkardı.)