Concillatory İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Concillatory İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Conciliatory Nedir?


Conciliatory, barışçıl, uzlaştırıcı veya yumuşatıcı anlamına gelen bir sıfattır. İki taraf arasındaki gerilimi azaltmaya veya bir uzlaşmaya ulaşmaya yardımcı olabilecek bir davranış veya dil kullanımını ifade eder.

Örnek Cümleler:

  1. His conciliatory tone helped to ease the tension between the two parties. (Onun uzlaştırıcı tonu, iki taraf arasındaki gerilimi azaltmaya yardımcı oldu.)
  2. The president’s conciliatory speech was praised for its efforts to bring the two nations together. (Başkanın uzlaştırıcı konuşması, iki ulkeyi bir araya getirme çabaları nedeniyle övüldü.)
  3. She offered a conciliatory smile to show that she didn’t mean any harm. (Zarar vermek istemediğini göstermek için uzlaştırıcı bir gülümseme sundu.)
  4. The teacher took a conciliatory approach with the student who had misbehaved in class. (Öğretmen, sınıfta kötü davranış sergileyen öğrenciye uzlaştırıcı bir yaklaşım benimsedi.)
  5. The company’s conciliatory gesture was appreciated by the customers who had been affected by the recent product recall. (Son ürün geri çağırmasından etkilenen müşteriler tarafından şirketin uzlaştırıcı jesti takdir edildi.)
  6. The negotiator’s conciliatory attitude helped to break the deadlock in the talks. (Müzakerecinin uzlaştırıcı tavrı, görüşmelerdeki çıkmaza çözüm bulmaya yardımcı oldu.)
  7. The politician’s conciliatory remarks were seen as an attempt to win over voters from the opposition party. (Politikacının uzlaştırıcı açıklamaları, muhalefet partisinden seçmenleri kazanma çabası olarak görüldü.)
  8. The coach’s conciliatory words helped to calm down the angry players after the controversial call. (Antrenörün uzlaştırıcı sözleri, tartışmalı karardan sonra öfkeli oyuncuları sakinleştirmeye yardımcı oldu.)
  9. The customer service representative took a conciliatory tone to address the customer’s complaints. (Müşteri hizmetleri temsilcisi, müşterinin şikayetlerini ele almak için uzlaştırıcı bir ton benimsedi.)
  10. The CEO’s conciliatory message to the employees showed that she valued their contributions to the company. (CEO’nun çalışanlara yönelik uzlaştırıcı mesajı, onların şirkete katkılarını takdir ettiğini gösterdi.)
  11. The diplomat’s conciliatory efforts helped to prevent a war between the two countries. (Diplomatın uzlaştırıcı çabaları, iki ülke arasında bir savaşı önlemeye yardımcı oldu.)
  12. The judge’s conciliatory tone during the trial helped to ease the tensions in the courtroom.
  1. The manager’s conciliatory approach to the employee’s concerns improved morale in the workplace. (Yöneticinin çalışanların endişelerine uzlaştırıcı yaklaşımı, işyerinde moralin yükselmesine yardımcı oldu.)
  2. The parent’s conciliatory tone with their child helped to resolve the argument peacefully. (Ebeveynin çocuklarıyla uzlaştırıcı tonu, tartışmayı barışçıl bir şekilde çözmeye yardımcı oldu.)
  3. The professor’s conciliatory remarks to the student who disagreed with her opinion encouraged a healthy debate in the classroom. (Profesörün, onun görüşüne katılmayan öğrenciye yönelik uzlaştırıcı açıklamaları, sınıfta sağlıklı bir tartışmanın yapılmasını teşvik etti.)
  4. The governor’s conciliatory gesture towards the opposition party helped to pass the legislation. (Valinin, muhalefet partisine yönelik uzlaştırıcı jesti, yasama işlerinin geçmesine yardımcı oldu.)
  5. The mediator’s conciliatory efforts brought the two sides to the negotiation table. (Aracı’nın uzlaştırıcı çabaları, iki tarafı müzakere masasına getirdi.)
  6. The spokesperson’s conciliatory tone in the press conference helped to defuse the situation. (Sözcünün basın toplantısındaki uzlaştırıcı tonu, durumu yatıştırmaya yardımcı oldu.)
  7. The neighbor’s conciliatory behavior towards the loud party helped to avoid a confrontation. (Komşunun gürültülü partiye karşı uzlaştırıcı davranışı, bir çatışmanın önlenmesine yardımcı oldu.)
  8. The athlete’s conciliatory words after the match helped to smooth over the tensions between the two teams. (Sporcunun maçtan sonra söylediği uzlaştırıcı sözler, iki takım arasındaki gerilimi azaltmaya yardımcı oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.