Compromise İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Compromise
Türkçe Anlamı: Anlaşmaya varmak için tarafların taviz vermesi, orta yol bulunması
- We need to find a compromise that satisfies both parties. (İki tarafı da tatmin eden bir uzlaşma bulmamız gerekiyor.)
- They reached a compromise on the terms of the contract. (Sözleşmenin koşulları konusunda bir uzlaşmaya vardılar.)
- Compromise is sometimes necessary in order to maintain relationships. (İlişkileri sürdürmek için bazen uzlaşma gerekli olabilir.)
- The two sides finally came to a compromise after long negotiations. (Uzun müzakerelerin ardından iki taraf nihayet bir uzlaşmaya vardı.)
- A compromise was made in order to avoid a lengthy legal battle. (Uzun bir yasal mücadeleyi önlemek için bir uzlaşma yapıldı.)
- Sometimes you have to compromise your own desires for the greater good. (Bazen büyük resim için kendi isteklerinden ödün vermek zorundasın.)
- The compromise they reached was not ideal, but it was the best they could do. (Ulaştıkları uzlaşma ideal değildi, ama yapabilecekleri en iyisi buydu.)
- In any negotiation, both sides have to be willing to compromise. (Herhangi bir müzakerede, her iki tarafın da uzlaşmaya istekli olması gerekir.)
- Compromise is a key part of any healthy relationship. (Uzlaşma, herhangi bir sağlıklı ilişkinin önemli bir parçasıdır.)
- Finding a compromise can be difficult, but it is often necessary. (Uzlaşma bulmak zor olabilir, ancak genellikle gereklidir.)
- They had to make a compromise in order to meet the deadline. (Süreye yetişmek için bir uzlaşma yapmaları gerekti.)
- Compromise is not always easy, but it can lead to better outcomes. (Uzlaşma her zaman kolay değildir, ancak daha iyi sonuçlara yol açabilir.)
- They were able to reach a compromise by focusing on their shared goals. (Ortak hedeflerine odaklanarak bir uzlaşmaya vardılar.)
- It takes a lot of courage to compromise when your principles are at stake. (İlkeleriniz tehlikede olduğunda uzlaşmak için çok cesaret gereklidir.)
- The compromise they reached was a win-win situation for both parties. (Ulaştıkları uzlaşma her iki taraf için de kazan-kazan durumuydu.)
- Sometimes compromise is necessary in order to move forward. (İlerlemek için bazen uzlaşma gereklidir.)
- They were able to find a compromise that addressed everyone’s concerns. (Herkesin endişelerine yanıt veren bir uzlaşma bulabildiler.)
- It’s important to be willing to compromise in order to resolve conflicts. (Çatışmaları çözmek için uzlaşmaya istekli olmak önemlidir.)
- Compromise can be difficult, but it is often necessary for the greater good. (Uzlaşma zor olabilir, ancak büyük resim için genellikle gereklidir.)
- They had to make a compromise in order to balance competing priorities. (Rekabet eden öncelikleri dengelemek için bir uzlaşma yapmak zorunda kaldılar.)
Hemen Yorum Yaz