Circumstantial Evidence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Circumstantial Evidence İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Circumstantial Evidence Nedir?


Circumstantial evidence, bir suçun işlendiğini gösteren dolaylı kanıtlardır. Bu tür kanıtlar, bir olayın veya suçun gerçekleştiğine dair doğrudan kanıt olmaksızın, olaya dair farklı faktörlerin bir araya gelmesiyle elde edilen kanıtlardır.

Örnek cümleler:


1. The prosecutor relied heavily on circumstantial evidence to prove the defendant’s guilt. (Savcı, sanığın suçlu olduğunu kanıtlamak için circumstantial evidence’a ağırlık verdi.)
2. Without any direct evidence, the only proof of the crime was circumstantial evidence. (Doğrudan kanıt olmadan, suçun tek kanıtı circumstantial evidence’dı.)
3. The police found circumstantial evidence that linked the suspect to the scene of the crime. (Polis, şüpheliyi suç mahalline bağlayan circumstantial evidence buldu.)
4. Circumstantial evidence can be just as powerful as direct evidence in a court of law. (Circumstantial evidence, bir mahkeme salonunda doğrudan kanıt kadar güçlü olabilir.)
5. The defense argued that the circumstantial evidence was not sufficient to prove their client’s guilt. (Savunma, circumstantial evidence’ın müvekkilinin suçluluğunu kanıtlamak için yeterli olmadığını iddia etti.)
6. The jury was convinced by the prosecution’s presentation of circumstantial evidence. (Jüri, savcının circumstantial evidence sunumundan etkilendi.)
7. The lack of direct evidence made the case reliant on circumstantial evidence. (Doğrudan kanıtın eksikliği, davanın circumstantial evidence’a bağlı olmasına neden oldu.)
8. The circumstantial evidence suggested that the suspect had motive to commit the crime. (Circumstantial evidence, şüphelinin suçu işlemeye motivasyonu olduğunu gösterdi.)
9. The judge admitted the circumstantial evidence, but warned the jury to consider its limitations. (Yargıç, circumstantial evidence’ı kabul etti, ancak jürinin sınırlarını dikkate alması konusunda uyardı.)
10. The detectives used circumstantial evidence to piece together a timeline of events. (Detektifler, olayların zaman çizelgesini bir araya getirmek için circumstantial evidence kullandı.)
11. The defendant’s alibi was weakened by the circumstantial evidence presented by the prosecution. (Sanığın alibisi, savcılık tarafından sunulan circumstantial evidence ile zayıflatıldı.)
12. The defense team argued that the circumstantial evidence could have been interpreted in multiple ways. (Savunma ekibi, circumstantial evidence’ın farklı şekillerde yorumlanabileceğini savundu.)
13. The circumstantial evidence pointed towards a specific suspect, but was not enough to secure a conviction. (Circumstantial evidence, belirli bir şüpheliye işaret etti, ancak mahkumiyeti sağlamak için yeterli değildi.)
14. The circumstantial evidence was deemed unreliable by the defense team. (S

  1. (devamı) Savunma ekibi, circumstantial evidence’ın güvenilmez olduğunu düşündü.
  2. The circumstantial evidence was supported by witness testimony. (Circumstantial evidence, tanık ifadeleri tarafından desteklendi.)
  3. The prosecution argued that the circumstantial evidence was consistent with the defendant’s guilt. (Savcılık, circumstantial evidence’ın sanığın suçluluğuyla uyumlu olduğunu savundu.)
  4. The defense team attempted to cast doubt on the circumstantial evidence. (Savunma ekibi, circumstantial evidence’a şüphe düşürmeye çalıştı.)
  5. The circumstantial evidence was crucial in securing a guilty verdict. (Circumstantial evidence, suçlu kararını sağlamak için önemliydi.)
  6. The defense team called into question the reliability of the circumstantial evidence. (Savunma ekibi, circumstantial evidence’ın güvenilirliğini sorguladı.)
  7. The prosecution relied on the strength of the circumstantial evidence to secure a conviction. (Savcılık, mahkumiyeti sağlamak için circumstantial evidence’ın gücüne dayandı.)


1. Savcı, sanığın suçlu olduğunu kanıtlamak için circumstantial evidence’a ağırlık verdi.
2. Doğrudan kanıt olmadan, suçun tek kanıtı circumstantial evidence’dı.
3. Polis, şüpheliyi suç mahalline bağlayan circumstantial evidence buldu.
4. Circumstantial evidence, bir mahkeme salonunda doğrudan kanıt kadar güçlü olabilir.
5. Savunma, circumstantial evidence’ın müvekkilinin suçluluğunu kanıtlamak için yeterli olmadığını iddia etti.
6. Jüri, savcının circumstantial evidence sunumundan etkilendi.
7. Doğrudan kanıtın eksikliği, davanın circumstantial evidence’a bağlı olmasına neden oldu.
8. Circumstantial evidence, şüphelinin suçu işlemeye motivasyonu olduğunu gösterdi.
9. Yargıç, circumstantial evidence’ı kabul etti, ancak jürinin sınırlarını dikkate alması konusunda uyardı.
10. Detektifler, olayların zaman çizelgesini bir araya getirmek için circumstantial evidence kullandı.
11. Sanığın alibisi, savcılık tarafından sunulan circumstantial evidence ile zayıflatıldı.
12. Savunma ekibi, circumstantial evidence’ın farklı şekillerde yorumlanabileceğini savundu.
13. Circumstantial evidence, belirli bir şüpheliye işaret etti, ancak mahkumiyeti sağlamak için yeterli değildi.
14. Savunma ekibi, circumstantial evidence’ın güvenilmez olduğunu düşündü.
15. Circumstantial evidence, tanık ifadeleri tarafından desteklendi.
16. Savcılık, circumstantial evidence’ın sanığın suçluluğuyla uyumlu olduğunu savundu.
17. Savunma ekibi, circumstantial evidence’a şüphe

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.