Chuckle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Chuckle Nedir?
Chuckle, kısık sesle gülmek veya hoş bir şekilde kıkırdamak anlamına gelen bir fiildir.
Örnek Cümleler:
-
I couldn’t help but chuckle when I saw the baby trying to walk.
(Türkçe: Bebeğin yürümeye çalışırken gördüğümde kıkırdamamak için kendimi alamadım.) -
The comedian’s jokes always make me chuckle.
(Türkçe: Komedyenin şakaları beni her zaman kıkırdatır.) -
She chuckled softly at her own mistake.
(Türkçe: Kendi hatasına nazikçe kıkırdadı.) -
The children began to chuckle when the clown appeared.
(Türkçe: Palyaço ortaya çıktığında çocuklar kıkırdamaya başladı.) -
He couldn’t resist chuckling at the silly antics of the monkeys.
(Türkçe: Maymunların aptalca hareketlerine karşı kıkırdamamayı başaramadı.) -
She chuckled at the memory of her embarrassing moment.
(Türkçe: Utandırıcı anısını hatırlayarak kıkırdadı.) -
The old friends shared a chuckle over their silly mistakes.
(Türkçe: Eski arkadaşlar aptalca hataları üzerine birlikte kıkırdadılar.) -
The funny cat video made everyone chuckle.
(Türkçe: Komik kedi videosu herkesi kıkırdattı.) -
He tried to hide his chuckle behind his hand.
(Türkçe: Kıkırdamasını elinin arkasında saklamaya çalıştı.) -
The silly pun made me chuckle out loud.
(Türkçe: Aptalca kelime oyunu beni yüksek sesle kıkırdattı.) -
The audience chuckled at the comedian’s witty remark.
(Türkçe: Seyirciler, komedyenin zeki yorumu üzerine kıkırdadılar.) -
She couldn’t help but chuckle when her cat chased its own tail.
(Türkçe: Kedisi kendi kuyruğunu kovaladığında kıkırdamamak için kendini tutamadı.) -
The little boy’s giggle turned into a chuckle as he told his joke.
(Türkçe: Küçük çocuğun kıkırdaması, şakasını anlatırken kıkırdama haline geldi.) -
The playful puppy made everyone in the room chuckle.
(Türkçe: Oyunbaz köpek odadaki herkesi kıkırdattı.) -
She chuckled at the sight of her dog chasing its tail.
(Türkçe: Köpeği kuyruğunu kovalarken gördüğünde kıkırdadı.) -
The absurdity of the situation caused me to chuckle.
(Türkçe: Durumun saçmalığı beni kıkırdattı.) -
The group of friends chuckled at the memory of their wild college days.
(Türkçe: Arkadaş grubu, çılg
ınlık dolu üniversite günlerinin anısına kıkırdadılar.)
-
The comedian’s impressions always make me chuckle.
(Türkçe: Komedyenin taklitleri her zaman beni kıkırdatır.) -
She couldn’t help but chuckle when her toddler tried to sing.
(Türkçe: Küçük çocuğu şarkı söylemeye çalışırken kıkırdamamak için kendini alamadı.) -
His contagious chuckle had everyone in the room laughing.
(Türkçe: Bulaşıcı kıkırdaması odadaki herkesi güldürdü.)
Hemen Yorum Yaz