Captivate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Captivate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Captivate (v.) – Etkilemek, büyülemek, cezbetmek

1. She captivated the audience with her stunning performance. (Olağanüstü performansıyla izleyicileri etkiledi.)
2. His charisma captivated everyone in the room. (Odadaki herkesi büyüleyen bir karizması vardı.)
3. The beauty of the sunset captivated me. (Güneşin batışının güzelliği beni cezbetti.)
4. The book captivated me from the first page. (Kitap, ilk sayfadan itibaren beni etkiledi.)
5. Her singing captivated my heart. (Seslendirdiği şarkılar kalbimi fethetti.)
6. The stunning architecture of the building captivated me. (Binanın muhteşem mimarisi beni büyüledi.)
7. The magic show captivated the entire audience. (Sihir gösterisi tüm izleyicileri etkiledi.)
8. The movie captivated me with its amazing storyline. (Muhteşem hikayesiyle film beni büyüledi.)
9. The beautiful scenery captivated our attention. (Güzel manzara dikkatimizi çekti.)
10. The speaker captivated the audience with his inspiring speech. (İlham verici konuşmasıyla konuşmacı izleyicileri etkiledi.)
11. The child’s innocence captivated me. (Çocuğun masumiyeti beni cezbetti.)
12. The artist’s painting captivated my imagination. (Sanatçının tablosu benim hayal gücümü ele geçirdi.)
13. The new restaurant captivated me with its unique cuisine. (Farklı mutfağıyla yeni restoran beni etkiledi.)
14. The historical monument captivated my interest. (Tarihi anıt ilgimi çekti.)
15. The novel captivated readers around the world. (Roman dünya genelinde okuyucuları cezbetti.)
16. The majestic beauty of the waterfall captivated us all. (Şelalenin muhteşem güzelliği hepimizi büyüledi.)
17. The singer captivated the judges with her performance. (Performansıyla şarkıcı jürinin dikkatini çekti.)
18. The sunrise captivated us with its stunning colors. (Güneşin doğuşu muhteşem renkleriyle bizi cezbetti.)
19. The musician captivated the audience with his talent. (Yeteneğiyle müzisyen izleyicileri etkiledi.)
20. The beauty of nature captivates me every time. (Doğanın güzelliği her seferinde beni cezbeder.)

Captivate (v.) – Etkilemek, büyülemek, cezbetmek

21. The dancer captivated the crowd with her graceful moves. (Zarif hareketleriyle dansçı kalabalığı büyüledi.)
22. The historical documentary captivated me with its fascinating stories. (Tarihi belgesel, ilginç hikayeleriyle beni etkiledi.)
23. The young author captivated readers with her debut novel. (Genç yazar, ilk romanıyla okuyucuları cezbetti.)
24. The performance of the orchestra captivated the audience. (Orkestranın performansı izleyicileri etkiledi.)
25. The exotic animals in the zoo captivated the children’s attention. (Hayvanat bahçesindeki egzotik hayvanlar çocukların dikkatini çekti.)
26. The beauty of the old city captivated me. (Eski şehrin güzelliği beni büyüledi.)
27. The teacher captivated the students with her engaging lectures. (Öğrencileri ilgi çekici dersleriyle öğretmenleri cezbetti.)
28. The new technology captivated me with its innovative features. (Yenilikçi özellikleriyle yeni teknoloji beni cezbetti.)
29. The charm of the small town captivated the tourists. (Küçük kasabanın çekiciliği turistleri cezbetti.)
30. The chef’s signature dish captivated my taste buds. (Aşçının imza yemeği tat duyularımı etkiledi.)