Cajole İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Cajole İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Cajole İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlamı: Kandırmak, ikna etmek, tatlı sözlerle inandırmak

  1. She tried to cajole her father into buying her a new car. (Babasını yeni bir araba almaya ikna etmeye çalıştı.)
  2. The salesperson cajoled the customer into buying an expensive product. (Satıcı, müşteriyi pahalı bir ürün almaya ikna etti.)
  3. He cajoled his boss into giving him a raise. (Patronunu kendisine zam yapmaya ikna etti.)
  4. She cajoled her husband into taking her on a vacation. (Kocasını tatil yapmaya ikna etti.)
  5. The children cajoled their mother into letting them stay up late. (Çocuklar, annelerini geç saatlere kadar uyanık kalmalarına izin vermesi için kandırdılar.)
  6. The politician cajoled the voters into supporting his campaign. (Politikacı, seçmenleri kampanyasını desteklemeye ikna etti.)
  7. She cajoled her friends into coming to her party. (Arkadaşlarını partisine gelmeye ikna etti.)
  8. The employee cajoled his boss into giving him a day off. (Çalışan, patronunu kendisine bir gün izin vermesi için ikna etti.)
  9. The student cajoled his teacher into giving him a better grade. (Öğrenci, öğretmenini daha iyi bir not vermesi için tatlı sözlerle ikna etti.)
  10. She cajoled her sister into lending her some money. (Kız kardeşini kendisine biraz para ödünç vermesi için kandırdı.)
  11. The coach cajoled his team into working harder. (Antrenör, takımını daha sıkı çalışmaya ikna etti.)
  12. The actress cajoled the director into giving her the lead role. (Aktris, yönetmeni başrolü kendisine vermesi için kandırdı.)
  13. He cajoled his girlfriend into forgiving him for forgetting their anniversary. (Kız arkadaşını unuttuğu yıl dönümleri için affetmesi için ikna etti.)
  14. The musician cajoled the audience into singing along with him. (Müzisyen, izleyicileri kendisiyle birlikte şarkı söylemeye ikna etti.)
  15. She cajoled her parents into letting her get a tattoo. (Ebeveynlerini dövme yaptırmasına izin vermesi için kandırdı.)
  16. The manager cajoled his employees into working overtime. (Yönetici, çalışanlarını fazla mesai yapmaya ikna etti.)
  17. The teacher cajoled her students into paying attention in class. (Öğretmen, öğrencilerini derslerde dikkatli olmaları için ikna etti.)
  18. He cajoled his brother into sharing his dessert. (Erkek kardeşini tatlısını paylaşması için kandırdı.)
  19. The chef cajoled the picky eater

into trying a new dish. (Şef, seçici yemeği seveni yeni bir yemek denemeye ikna etti.)
20. The athlete cajoled his coach into letting him compete in the race. (Sporcu, antrenörünü kendisine yarışmaya izin vermesi için ikna etti.)

Türkçe Karşılığı: kandırmak, ikna etmek, tatlı sözlerle inandırmak

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.