İntensify İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İntensify İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İntensify Nedir?

Intensify, bir şeyin yoğunluğunu veya şiddetini artırmak anlamına gelen bir fiildir.

Örnek cümleler:

  1. She tried to intensify her workout routine to get better results. (Daha iyi sonuçlar elde etmek için antrenman programını şiddetlendirmeye çalıştı.)
  2. The storm intensified as we approached the coast. (Kıyıya yaklaştıkça fırtına şiddetlendi.)
  3. The government promised to intensify efforts to combat climate change. (Hükümet, iklim değişikliği ile mücadele çabalarını artırmayı vaat etti.)
  4. He used a darker shade of paint to intensify the color of the walls. (Duvarların rengini yoğunlaştırmak için daha koyu bir boya tonu kullandı.)
  5. The coach urged the team to intensify their focus during the final minutes of the game. (Koç, oyunun son dakikalarında takımın odaklanmasını artırmaları için teşvik etti.)
  6. The company decided to intensify its marketing campaign to reach more customers. (Şirket, daha fazla müşteriye ulaşmak için pazarlama kampanyasını yoğunlaştırmaya karar verdi.)
  7. The argument between the two friends intensified as they both became angrier. (İki arkadaş arasındaki tartışma, her ikisi de daha da öfkelenince yoğunlaştı.)
  8. The medication can intensify the effects of alcohol, so it’s important to avoid drinking while taking it. (İlaç alkolün etkilerini artırabilir, bu nedenle alırken içmekten kaçınmak önemlidir.)
  9. The heat intensified as we got closer to the desert. (Çöl yakınına geldikçe sıcaklık arttı.)
  10. The singer’s passionate performance intensified the emotions of the audience. (Şarkıcının tutkulu performansı, seyircinin duygularını yoğunlaştırdı.)
  11. The police vowed to intensify their search for the missing person. (Polis, kayıp kişiyi bulma çabalarını artırmaya söz verdi.)
  12. The company’s profits have intensified in the last quarter. (Şirketin karı son çeyrekte yoğunlaştı.)
  13. The pain in her knee intensified when she tried to stand up. (Dikilmeye çalıştığında, dizindeki ağrı yoğunlaştı.)
  14. The sun’s rays can intensify the color of fabrics over time. (Güneş ışınları zamanla kumaşların rengini yoğunlaştırabilir.)
  15. The situation in the war-torn country intensified as more troops were sent in. (Daha fazla asker gönderildikçe, savaşın yıkılan ülkesindeki durum yoğunlaştı.)
  16. The chef added more spices to intensify the flavor of the soup. (Aşın lezzetini yoğunlaştırmak için şef daha fazla baharat ekledi.)
    17
  1. The competition for the job intensified as more qualified candidates applied. (Daha nitelikli adaylar başvurdukça iş için rekabet yoğunlaştı.)
  2. The criticism from the media intensified after the politician’s controversial statement. (Politikacının tartışmalı açıklamasından sonra medyadan gelen eleştiri yoğunlaştı.)
  3. The wind intensified, causing the trees to sway violently. (Rüzgar şiddetlendi ve ağaçların şiddetli şekilde sallanmasına neden oldu.)
  4. The teacher gave the students a challenging assignment to intensify their learning experience. (Öğretmen, öğrencilerin öğrenme deneyimlerini yoğunlaştırmak için zorlu bir ödev verdi.)

(Türkçe çevirileri cümlelerin içinde verilmiştir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.