Bygone İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Bygone Nedir?
Bygone, geçmişte kalmış, artık kullanılmayan veya var olmayan anlamlarına gelir.
Örnek cümleler:
- The bygone era of vinyl records still holds a special place in many music lovers’ hearts. (Vinil kayıtların geçmiş dönemi hala birçok müzik severin kalbinde özel bir yeri var.)
- The town’s bygone days of prosperity are now just a distant memory. (Kasabanın geçmişteki refah günleri şimdi sadece uzak bir anı.)
- She reminisced about bygone times when life was simpler and slower. (Hayat daha basit ve yavaş olduğu zamanlara dair anılarını yad etti.)
- The old mansion was a relic of bygone grandeur. (Eski malikane geçmişteki görkemin bir kalıntısıydı.)
- The museum is dedicated to preserving bygone artifacts for future generations. (Müze, gelecek nesiller için geçmişe ait eserleri korumaya adanmıştır.)
- The bygone age of handwritten letters and pen pals seems so quaint now. (El yazısı mektupların ve kalem arkadaşlarının geçmiş çağı şimdi çok eski moda gibi görünüyor.)
- The bygone traditions of the indigenous people are still celebrated in this region. (Yerli halkın geçmişteki gelenekleri hala bu bölgede kutlanıyor.)
- He felt a sense of nostalgia for the bygone days of his childhood. (Çocukluğunun geçmiş günlerine olan özlem hissetti.)
- The bygone customs of our ancestors may seem strange to us now, but they were important to them. (Atalarımızın geçmişteki gelenekleri şimdi bizim için garip görünebilir, ama onlar için önemliydi.)
- The bygone era of silent films was brought back to life with a special screening at the film festival. (Sessiz filmlerin geçmiş dönemi, film festivalinde özel bir gösterimle tekrar canlandırıldı.)
- The bygone glory of the Roman Empire is still visible in the ruins of ancient buildings. (Roma İmparatorluğu’nun geçmiş görkemi, antik binaların kalıntılarında hala görülebiliyor.)
- The bygone days of train travel have been replaced by faster and more efficient modes of transportation. (Tren yolculuğunun geçmiş dönemi, daha hızlı ve daha verimli taşıma yöntemleri ile değiştirildi.)
- The old photographs were a glimpse into bygone times and a window into the past. (Eski fotoğraflar, geçmiş dönemlere bir bakış ve geçmişe bir pencere sağlıyordu.)
- The bygone era of handwritten manuscripts and calligraphy is still appreciated by many artists. (El yazısı el yazmaları ve kaligrafinin geçmiş dönemi hala birçok sanatçı tarafından takdir ediliyor.)
- The bygone era of traditional farming methods has given way to
more modern and industrialized agricultural practices. (Geleneksel tarım yöntemlerinin geçmiş dönemi, daha modern ve endüstriyel tarım uygulamalarına yerini bıraktı.)
16. The bygone era of manual labor and hard physical work has been replaced by automation and technology. (Elle yapılan işlerin ve zor fiziksel çalışmanın geçmiş dönemi, otomasyon ve teknoloji ile değiştirildi.)
- The bygone age of sailing ships and seafaring adventures is still romanticized in literature and film. (Yelkenli gemilerin ve denizciliğin geçmiş dönemi, edebiyat ve filmde hala romantize ediliyor.)
- The old family recipes were a reminder of bygone culinary traditions and flavors. (Eski aile tarifleri, geçmişteki mutfak geleneklerinin ve tatların bir hatırlatıcısıydı.)
- The bygone era of manual typewriters and carbon paper is now a distant memory for most people. (Manuel daktiloların ve karbon kağıdının geçmiş dönemi, şimdi çoğu insan için uzak bir anı.)
- The museum’s collection of bygone fashion and clothing styles showcases the evolution of fashion over time. (Müzenin geçmişteki moda ve giyim tarzları koleksiyonu, moda evriminin zaman içindeki değişimlerini sergiliyor.)
Hemen Yorum Yaz