Bungle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Bungle
Bungle, Türkçe anlamıyla “yapmakta beceriksiz olmak” anlamına gelir. İşleri yanlış yapmak veya başarısız olmak anlamında kullanılır.
- I bungled the presentation and lost the client. (Ben sunumu mahvettim ve müşteriyi kaybettim.)
- She bungled the job interview by arriving late. (O, iş görüşmesinde geç kalarak işi mahvetti.)
- The goalkeeper bungled the save and let in the winning goal. (Kaleci, kurtarışı mahvederek galibiyet golünü attırdı.)
- He always seems to bungle things when he’s under pressure. (Baskı altında olduğunda her zaman işleri mahvediyor gibi görünüyor.)
- The government’s response to the crisis was bungled from the beginning. (Hükümetin krize verdiği yanıt başından beri mahvoldu.)
- The company bungled the launch of its new product. (Şirket, yeni ürününün piyasaya çıkışını mahvetti.)
- She bungled the recipe and the cake didn’t turn out as expected. (O, tarifi mahvetti ve kek beklenildiği gibi olmadı.)
- He bungled the negotiation and ended up with a bad deal. (Pazarlığı mahvetti ve kötü bir anlaşmayla sonuçlandı.)
- The team bungled their chance to win the game in the final minutes. (Takım, son dakikalarda maçı kazanma şansını mahvetti.)
- She bungled the DIY project and had to start all over again. (O, kendin yap projesini mahvetti ve tekrar başlamak zorunda kaldı.)
- The actor bungled his lines during the live performance. (Aktör, canlı performansta repliklerini mahvetti.)
- The company bungled the customer service and lost a lot of customers. (Şirket, müşteri hizmetlerini mahvetti ve birçok müşteriyi kaybetti.)
- The politician bungled the press conference and caused a scandal. (Politikacı, basın toplantısını mahvetti ve skandala neden oldu.)
- The teacher bungled the explanation and confused the students. (Öğretmen, açıklamayı mahvetti ve öğrencileri kafalandırdı.)
- He bungled the repair and made the problem worse. (Tamiri mahvetti ve sorunu daha da kötüleştirdi.)
- The company bungled the launch of their website and it crashed on the first day. (Şirket, web sitelerinin piyasaya sürülmesini mahvetti ve ilk gün çöktü.)
- She bungled the audition and didn’t get the part. (O, elemeyi mahvetti ve rolü alamadı.)
- The chef bungled the dish and it was sent back to the kitchen. (Şef, yemeği mahvetti ve mutfağa geri gönderildi.)
- The writer bungled the ending of the book and disappointed readers.
- The contractor bungled the construction project and it went over budget. (Müteahhit, inşaat projesini mahvetti ve bütçenin üstüne çıktı.)
Türkçe Karşılıkları:
- Sunumu mahvetmek ve müşteriyi kaybetmek.
- İş görüşmesinde geç kalmak ve işi mahvetmek.
- Kurtarışı mahvetmek ve galibiyet golünü attırmak.
- Baskı altında işleri mahvetmek.
- Krize verilen yanıtın başarısız olması.
- Yeni ürünün piyasaya çıkışını mahvetmek.
- Tarifi mahvetmek ve kekin beklenildiği gibi olmamasına neden olmak.
- Pazarlığı mahvetmek ve kötü bir anlaşma yapmak.
- Son dakikalarda maçı kazanma şansını mahvetmek.
- Kendin yap projesini mahvetmek ve tekrar başlamak zorunda kalmak.
- Canlı performansta replikleri mahvetmek.
- Müşteri hizmetlerini mahvetmek ve birçok müşteriyi kaybetmek.
- Basın toplantısını mahvetmek ve skandala neden olmak.
- Açıklamayı mahvetmek ve öğrencileri kafalandırmak.
- Tamiri mahvetmek ve sorunu daha da kötüleştirmek.
- Web sitelerinin piyasaya sürülmesini mahvetmek ve ilk gün çökmesine neden olmak.
- Elemeyi mahvetmek ve rolü alamamak.
- Yemeği mahvetmek ve mutfağa geri göndermek.
- Kitabın sonunu mahvetmek ve okuyucuları hayal kırıklığına uğratmak.
- İnşaat projesini mahvetmek ve bütçenin üstüne çıkmak.
Hemen Yorum Yaz