Blacken İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Blacken İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Blacken İle İlgili Cümleler

Anlamı: Karartmak, siyahlaştırmak veya kara leke bırakmak.

  1. The fire has blackened the walls of the building. (Ateş binanın duvarlarını kararttı.)
  2. The burnt toast was blackened beyond recognition. (Yanmış tost tanınmayacak şekilde siyahlaştı.)
  3. The polluted air blackened the sky. (Kirlenmiş hava gökyüzünü kararttı.)
  4. The coal miner’s face was blackened with coal dust. (Kömür madencisinin yüzü kömür tozuyla siyahlaştı.)
  5. The ink on the paper has blackened over time. (Kağıttaki mürekkep zamanla siyahlaştı.)
  6. The storm blackened the sea. (Fırtına denizi kararttı.)
  7. The reputation of the company was blackened by the scandal. (Şirketin itibarı skandal yüzünden lekelendi.)
  8. The oil spill blackened the once pristine beach. (Petrol sızıntısı bir zamanlar kusursuz olan plajı siyahlaştırdı.)
  9. The news of the tragedy blackened the mood of the entire town. (Felaket haberleri kasabanın ruh halini kararttı.)
  10. The mold on the bread blackened it completely. (Ekmekteki küf tamamen siyahlaştırdı.)
  11. The saucepan blackened due to overheating. (Tencere aşırı ısınmadan dolayı siyahlaştı.)
  12. The politician’s scandals blackened his public image. (Siyasetçinin skandalları kamu imajını kararttı.)
  13. The fireman’s uniform was blackened with soot. (İtfaiyeci üniforması kurumla siyahlaşmıştı.)
  14. The man’s teeth were blackened from years of smoking. (Adamın dişleri yılların sigara kullanımı yüzünden siyahlaşmıştı.)
  15. The sun blackened her skin after spending too much time at the beach. (Çok fazla plajda vakit geçirdikten sonra güneş tenini siyahlaştırdı.)
  16. The vandals blackened the walls with graffiti. (Vandalizm yapanlar duvarları grafitiyle kararttılar.)
  17. The dish was blackened in the oven. (Yemek fırında siyahlaştı.)
  18. The oil rig explosion blackened the water for miles. (Petrol platformu patlaması mil sürükleyen şekilde suyu siyahlaştırdı.)
  19. The statue’s bronze was blackened with age. (Heykelin bronz malzemesi yaşlılık yüzünden siyahlaşmıştı.)
  20. The candle blackened the ceiling with its smoke. (Mumun dumanı tavanı siyahlaştırdı.)
  1. The blackened chicken was deliciously charred. (Siyahlaşmış tavuk lezzetli bir şekilde kömür gibi pişmişti.)
  2. The thunderstorm blackened the sky and filled the air with electricity. (Gök gürültülü fırtına gökyüzünü kararttı ve havayı elektrikle doldurdu.)
  3. The campfire blackened the rocks around it. (Kamp ateşi etrafındaki kayaları siyahlaştırdı.)
  4. The financial scandal blackened the bank’s reputation. (Finansal skandal bankanın imajını kararttı.)
  5. The mold blackened the bread, making it inedible. (Küf ekmekleri siyahlaştırdı ve yenmez hale getirdi.)
  6. The coffee pot blackened after being left on the stove for too long. (Kahve makinesi çok uzun süre ocakta kaldıktan sonra siyahlaştı.)
  7. The chimney blackened with soot after months of use. (Baca aylarca kullanıldıktan sonra kurumla siyahlaştı.)
  8. The burned toast blackened the toaster. (Yanmış tost tost makinesini siyahlaştırdı.)
  9. The welding sparks blackened the welder’s protective gear. (Kaynak yaparken çıkan kıvılcımlar kaynakçının koruyucu ekipmanını siyahlaştırdı.)
  10. The factory’s smokestacks blackened the sky above it. (Fabrikanın bacası üzerindeki gökyüzünü siyahlaştırdı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.