Shoelace İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Shoelace Nedir?
Shoelace, kelime anlamı olarak ayakkabı bağıdır. Matematikte ise, çokgenin alanını hesaplamak için kullanılan bir formüldür.
Örnek Cümleler:
- The shoelace on my left shoe came untied. (Sol ayakkabımın bağı çözüldü.)
- I need to buy new shoelaces for my sneakers. (Spor ayakkabılarım için yeni ayakkabı bağı almam lazım.)
- Shoelace formula is used to find the area of a polygon. (Çokgenin alanını bulmak için ayakkabı bağı formülü kullanılır.)
- We used the shoelace method to calculate the area of the irregular shape. (Düzensiz şeklin alanını hesaplamak için ayakkabı bağı yöntemini kullandık.)
- She tied her shoelaces tightly before going for a run. (Koşuya çıkmadan önce ayakkabı bağlarını sıkıca bağladı.)
- My shoelace broke in the middle of the hike. (Yürüyüşün ortasında ayakkabı bağım koptu.)
- He showed me how to tie a shoelace properly. (Bana nasıl doğru bir şekilde ayakkabı bağı bağlayacağımı gösterdi.)
- The shoelace knot came undone again. (Ayakkabı bağı düğümü yine çözüldü.)
- She had to stop and tie her shoelaces during the race. (Yarış sırasında durup ayakkabı bağlarını bağlamak zorunda kaldı.)
- The child’s shoelaces were too long and kept getting tangled. (Çocuğun ayakkabı bağları çok uzundu ve sürekli karışıyordu.)
- The athlete double-knotted her shoelaces to ensure they wouldn’t come undone. (Sporcu, ayakkabı bağlarının çözülmemesi için çift düğümlü bağladı.)
- He forgot to tie his shoelaces and tripped over them. (Ayakkabı
bağlarını bağlamayı unuttu ve onların üzerinde tökezledi.)
- My shoelaces are so worn out, I need to replace them. (Ayakkabı bağlarım çok eskidi, onları değiştirmem gerekiyor.)
- The student used the shoelace formula to calculate the area of a pentagon. (Öğrenci, bir beşgenin alanını hesaplamak için ayakkabı bağı formülünü kullandı.)
- The marathon runner had to stop and retie his shoelaces multiple times. (Maraton koşucusu, ayakkabı bağlarını birden fazla kez yeniden bağlamak zorunda kaldı.)
- I always tie my shoelaces in a double knot to keep them from coming undone. (Her zaman ayakkabı bağlarımı çözülmelerini önlemek için çift düğüm bağlarım.)
- The hiker replaced his old shoelaces with new ones before his next adventure. (Yürüyüşçü, bir sonraki macerasından önce eski ayakkabı bağlarını yenileriyle değiştirdi.)
- The student had trouble remembering the shoelace formula for the math test. (Öğrenci, matematik sınavı için ayakkabı bağı formülünü hatırlamakta zorluk çekti.)
- The soccer player’s shoelace came untied during the game, causing him to trip. (Futbolcu, oyunda ayakkabı bağı çözüldü, bu da onun tökezlemesine neden oldu.)
- The hiker’s shoelaces kept getting caught on rocks and branches. (Yürüyüşçünün ayakkabı bağları, kayalıklar ve dallar üzerinde sıkışıp kaldı.)
Hemen Yorum Yaz