Be Broke İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Definition:
Broke means having little or no money, or lacking funds to meet one’s financial needs or obligations.
Examples:
-
I’m broke,
I can’t afford to go out tonight. (Benim param yok, bu gece dışarı çıkacak durumum yok.)
-
She’s always broke,
I don’t know how she survives. (O her zaman parasız, nasıl hayatta kalıyor bilmiyorum.)
-
He went broke
after investing all his savings in the stock market. (Borsaya tüm birikimlerini yatırdıktan sonra iflas etti.)
-
I have to be careful with my spending,
I don’t want to end up broke. (Harcamalarıma dikkat etmeliyim, parasız kalmak istemiyorum.)
-
Living paycheck to paycheck
is a struggle, it’s hard not to be broke. (Maaştan maaşa geçinmek zor, parasız kalmamak için çok zor.)
-
I need to borrow some money,
I’m broke until my next paycheck. (Biraz para ödünç almam lazım, bir sonraki maaşıma kadar param yok.)
-
Being broke
is not fun, but it teaches you to be resourceful. (Parasız kalmak eğlenceli değil ama size kaynaklı olmanızı öğretir.)
-
If you’re broke,
you might have to get a second job. (Eğer parasızsanız, ikinci bir iş bulmanız gerekebilir.)
-
I don’t like to admit it,
but I’m broke and need help. (Kabul etmek istemiyorum ama parasızım ve yardıma ihtiyacım var.)
-
I can’t go on vacation,
I’m broke and can’t afford it. (Tatile çıkamam, parasızım ve bunu karşılayacak durumum yok.)
-
My car broke down,
and now I’m broke from paying for repairs. (Arabam bozuldu ve şimdi tamir masrafından dolayı param yok.)
-
She was broke for a long time,
but eventually got a job and turned her life around. (Uzun bir süre boyunca parasız kaldı, ama sonunda bir iş buldu ve hayatını düzeltti.)
-
I’m afraid to check my bank account,
I don’t want to see
how broke I am. (Banka hesabımı kontrol etmekten korkuyorum, ne kadar parasız olduğumu görmek istemiyorum.)
-
He’s so broke,
he can’t even afford to buy groceries. (O kadar parasız ki, market alışverişi yapacak bile durumu yok.)
-
I used to be broke all the time,
but I learned how to budget and save. (Sürekli parasızdım, ama nasıl bütçe yapacağımı ve tasarruf edeceğimi öğrendim.)
-
My friend is broke,
so I’m treating them to dinner tonight. (Arkadaşım parasız, bu yüzden onları bu gece yemeğe ben davet ediyorum.)
-
I don’t want to end up broke,
so I’m saving as much as I can. (Parasız kalmak istemiyorum, bu yüzden mümkün olduğunca tasarruf ediyorum.)
-
She’s always complaining about being broke,
but she spends money on unnecessary things. (O her zaman parasız olduğundan şikayet ediyor, ama gereksiz şeylere para harcıyor.)
-
I lost my job,
and now I’m broke and struggling to pay my bills. (İşimi kaybettim ve şimdi parasızım ve faturalarımı ödemekte zorlanıyorum.)
-
It’s hard to ask for help when you’re broke,
but sometimes you have to. (Parasızken yardım istemek zor, ama bazen yapmak zorunda kalırsınız.)
-
I’m broke,
but I’m still grateful for what I have. (Parasızım ama sahip olduğum şeyler için hala minnettarım.)
Hemen Yorum Yaz