Be Broke İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Be Broke İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Definition:

Broke means having little or no money, or lacking funds to meet one’s financial needs or obligations.

Examples:

  1. I’m broke,

    I can’t afford to go out tonight. (Benim param yok, bu gece dışarı çıkacak durumum yok.)

  2. She’s always broke,

    I don’t know how she survives. (O her zaman parasız, nasıl hayatta kalıyor bilmiyorum.)

  3. He went broke

    after investing all his savings in the stock market. (Borsaya tüm birikimlerini yatırdıktan sonra iflas etti.)

  4. I have to be careful with my spending,

    I don’t want to end up broke. (Harcamalarıma dikkat etmeliyim, parasız kalmak istemiyorum.)

  5. Living paycheck to paycheck

    is a struggle, it’s hard not to be broke. (Maaştan maaşa geçinmek zor, parasız kalmamak için çok zor.)

  6. I need to borrow some money,

    I’m broke until my next paycheck. (Biraz para ödünç almam lazım, bir sonraki maaşıma kadar param yok.)

  7. Being broke

    is not fun, but it teaches you to be resourceful. (Parasız kalmak eğlenceli değil ama size kaynaklı olmanızı öğretir.)

  8. If you’re broke,

    you might have to get a second job. (Eğer parasızsanız, ikinci bir iş bulmanız gerekebilir.)

  9. I don’t like to admit it,

    but I’m broke and need help. (Kabul etmek istemiyorum ama parasızım ve yardıma ihtiyacım var.)

  10. I can’t go on vacation,

    I’m broke and can’t afford it. (Tatile çıkamam, parasızım ve bunu karşılayacak durumum yok.)

  11. My car broke down,

    and now I’m broke from paying for repairs. (Arabam bozuldu ve şimdi tamir masrafından dolayı param yok.)

  12. She was broke for a long time,

    but eventually got a job and turned her life around. (Uzun bir süre boyunca parasız kaldı, ama sonunda bir iş buldu ve hayatını düzeltti.)

  13. I’m afraid to check my bank account,

    I don’t want to see

    how broke I am. (Banka hesabımı kontrol etmekten korkuyorum, ne kadar parasız olduğumu görmek istemiyorum.)

  14. He’s so broke,

    he can’t even afford to buy groceries. (O kadar parasız ki, market alışverişi yapacak bile durumu yok.)

  15. I used to be broke all the time,

    but I learned how to budget and save. (Sürekli parasızdım, ama nasıl bütçe yapacağımı ve tasarruf edeceğimi öğrendim.)

  16. My friend is broke,

    so I’m treating them to dinner tonight. (Arkadaşım parasız, bu yüzden onları bu gece yemeğe ben davet ediyorum.)

  17. I don’t want to end up broke,

    so I’m saving as much as I can. (Parasız kalmak istemiyorum, bu yüzden mümkün olduğunca tasarruf ediyorum.)

  18. She’s always complaining about being broke,

    but she spends money on unnecessary things. (O her zaman parasız olduğundan şikayet ediyor, ama gereksiz şeylere para harcıyor.)

  19. I lost my job,

    and now I’m broke and struggling to pay my bills. (İşimi kaybettim ve şimdi parasızım ve faturalarımı ödemekte zorlanıyorum.)

  20. It’s hard to ask for help when you’re broke,

    but sometimes you have to. (Parasızken yardım istemek zor, ama bazen yapmak zorunda kalırsınız.)

  21. I’m broke,

    but I’m still grateful for what I have. (Parasızım ama sahip olduğum şeyler için hala minnettarım.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.