İmpost İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmpost İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

İmpost İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlamı: Sahte, taklit, yanıltıcı

Örnek Cümleler:

1. She was caught selling an impost perfume.
   
   (O, sahte bir parfüm satarken yakalandı.)

2. The painting was an impost and not an original.
   
   (Tablo, taklit ve orijinal değildi.)

3. The impost emails claiming to be from the bank were all scams.
   
   (Bankadan geldiği iddia edilen sahte e-postaların hepsi dolandırıcılıktı.)

4. The conman tried to pass off as a doctor but was eventually exposed as an impost.
   
   (Dolandırıcı, doktor gibi davranmaya çalıştı ancak sonunda bir sahtekar olarak ortaya çıktı.)

5. The jewelry was discovered to be an impost and not worth the price.
   
   (Mücevherin sahte olduğu ve fiyatına değmediği keşfedildi.)

6. The impost currency was so well-made that it was hard to tell it apart from the real ones.
   
   (Sahte para o kadar iyi yapılmıştı ki gerçekleri ayırt etmek zordu.)

7. The impost brand clothes were being sold at a fraction of the original price.
   
   (Sahte marka kıyafetler, orijinal fiyatının bir kısmına satılıyordu.)

8. The impost diamond ring fooled even the experts until it was examined closely.
   
   (Sahte elmas yüzük, uzmanları bile aldatmıştı, ta ki yakından incelenene kadar.)

9. The impost actress was not the real star, but a lookalike.
   
   (Sahte aktris gerçek yıldız değildi, ama bir benzeyeniydi.)

10. The impost signature on the contract invalidated the whole agreement.
    
    (Sözleşmedeki sahte imza, tüm anlaşmayı geçersiz kıldı.)

11. The impost painting was sold for millions before it was revealed to be a fake.
    
    (Sahte tablo, gerçek olmadığı ortaya çıkmadan önce milyonlarca dolara satıldı.)

12. The impost identity led to the wrong person being arrested.
    
    (Sahte kimlik, yanlış kişinin tutuklanmasına yol açtı.)

13. The impost prince was exposed as an ordinary person with no royal connections.
    
    (Sahte prens, kraliyet bağlantısı olmayan sıradan biri olarak ortaya çıktı.)

14. The impost ticket to the concert turned out to be invalid.
    
    (Konsere olan sahte bilet geçersiz olduğu ortaya çıktı.)

15. The impost teacher had no qualifications to teach the subject.
    
    (Sahte öğretmen, konuyu öğretmek için hiçbir niteliğe sahip değildi.)

16. The impost detective solved the case by tricking the criminal into confessing.
    
    (Sahte dedektif, suçluyu itiraf ettirmek için hile yaparak davayı çözdü.)

17. The impost delivery man stole the package and ran away.

(Sahte teslimatçı paketi çaldı ve kaçtı.)

18. The impost job offer was too good to be true, and the applicant realized it was a scam.
    
    (İş teklifi o kadar iyi görünüyordu ki gerçek olamayacağını fark eden başvuru sahte olduğunu anladı.)

19. The impost website looked like the official one, but it was a phishing site designed to steal personal information.
    
    (Sahte web sitesi resmi siteye benziyordu, ancak kişisel bilgileri çalmak için tasarlanmış bir phishing sitesiydi.)

20. The impost police officer was actually a criminal in disguise.
    
    (Sahte polis memuru aslında kılık değiştirmiş bir suçluydu.)

Türkçe Karşılıklar:

• sahte
• taklit
• yanıltıcı
• dolandırıcı
• sahtekar
• sahte para
• sahte kıyafet
• benzeyen
• sahte imza
• sahte kimlik
• sahte prens
• geçersiz bilet
• niteliksiz öğretmen
• sahte dedektif
• çalıntı paket
• dolandırıcı iş teklifi
• phishing sitesi
• kılık değiştirmiş suçlu
• sahte tablo
• sahte mücevher