Barren İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Barren – Verimsiz, çorak, bereketli olmayan
- The land was barren and devoid of any vegetation. (Toprak, verimsiz ve herhangi bir bitki örtüsünden yoksundu.)
- The barren landscape stretched out as far as the eye could see. (Verimsiz manzara gözün görebileceği kadar uzanıyordu.)
- The couple struggled to have children due to the woman’s barrenness. (Kadının verimsizliği nedeniyle çiftin çocuk sahibi olmakta zorlandı.)
- The harsh weather conditions made the land barren and unproductive. (Zorlu hava koşulları toprağı verimsiz ve üretken olmayan hale getirdi.)
- The farmers tried to cultivate the barren land, but their efforts were in vain. (Çiftçiler verimsiz toprağı ekim yaparak değerlendirmeye çalıştılar, ancak çabaları boşuna oldu.)
- The company was in a barren period and struggling to come up with new ideas. (Şirket verimsiz bir dönemdeydi ve yeni fikirler bulmakta zorlanıyordu.)
- The barrenness of the desert made it a difficult place to survive. (Çölün verimsizliği, hayatta kalmak için zorlu bir yer yaptı.)
- The barren trees stood tall and stark against the winter sky. (Verimsiz ağaçlar kış gökyüzüne karşı yüksek ve çıplak duruyordu.)
- The island was barren, with no signs of civilization or human habitation. (Ada verimsizdi, hiçbir medeniyet veya insan yaşamı belirtisi yoktu.)
- The barren ground made it difficult for animals to find food and water. (Verimsiz arazi, hayvanların yiyecek ve su bulmasını zorlaştırdı.)
- The barrenness of the land was a constant reminder of the effects of climate change. (Toprağın verimsizliği, iklim değişikliğinin etkilerinin sürekli bir hatırlatıcısıydı.)
- The artist’s creativity seemed to be in a barren phase, with no new ideas coming to mind. (Sanatçının yaratıcılığı verimsiz bir dönemde gibi görünüyordu, akla yeni fikirler gelmiyordu.)
- The barrenness of the field was a result of overuse and poor farming practices. (Tarlanın verimsizliği, aşırı kullanım ve kötü tarım uygulamalarının bir sonucuydu.)
- The barren wasteland was a haunting reminder of the destruction caused by war. (Verimsiz çöl, savaşın neden olduğu yıkımın ürkütücü bir hatırlatıcısıydı.)
- The company’s profits were suffering due to a barren sales season. (Şirketin karı verimsiz bir satış sezonu nedeniyle zarar görüyordu.)
- The barrenness of the soil was a result of pollution and contamination. (Toprağın verimsizliği, kirlilik ve kirlenmenin bir
sonucuydu.)
17. The barrenness of the mountain range made it a difficult and treacherous climb. (Dağ sırasının verimsizliği, tırmanışın zorlu ve tehlikeli olmasına neden oldu.)
- The barrenness of the ocean floor was home to unique and exotic species of marine life. (Deniz tabanının verimsizliği, eşsiz ve egzotik türlerin yaşam alanı oldu.)
- The barren landscape was a stark contrast to the lush greenery of the nearby forest. (Verimsiz manzara, yakındaki ormanın canlı yeşilliğiyle keskin bir tezat oluşturuyordu.)
- The barrenness of the job market made it difficult for recent graduates to find employment. (İş piyasasının verimsizliği, yeni mezunların iş bulmasını zorlaştırdı.)
Hemen Yorum Yaz