Barren İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Barren İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Barren – Verimsiz, çorak, bereketli olmayan

  1. The land was barren and devoid of any vegetation. (Toprak, verimsiz ve herhangi bir bitki örtüsünden yoksundu.)
  2. The barren landscape stretched out as far as the eye could see. (Verimsiz manzara gözün görebileceği kadar uzanıyordu.)
  3. The couple struggled to have children due to the woman’s barrenness. (Kadının verimsizliği nedeniyle çiftin çocuk sahibi olmakta zorlandı.)
  4. The harsh weather conditions made the land barren and unproductive. (Zorlu hava koşulları toprağı verimsiz ve üretken olmayan hale getirdi.)
  5. The farmers tried to cultivate the barren land, but their efforts were in vain. (Çiftçiler verimsiz toprağı ekim yaparak değerlendirmeye çalıştılar, ancak çabaları boşuna oldu.)
  6. The company was in a barren period and struggling to come up with new ideas. (Şirket verimsiz bir dönemdeydi ve yeni fikirler bulmakta zorlanıyordu.)
  7. The barrenness of the desert made it a difficult place to survive. (Çölün verimsizliği, hayatta kalmak için zorlu bir yer yaptı.)
  8. The barren trees stood tall and stark against the winter sky. (Verimsiz ağaçlar kış gökyüzüne karşı yüksek ve çıplak duruyordu.)
  9. The island was barren, with no signs of civilization or human habitation. (Ada verimsizdi, hiçbir medeniyet veya insan yaşamı belirtisi yoktu.)
  10. The barren ground made it difficult for animals to find food and water. (Verimsiz arazi, hayvanların yiyecek ve su bulmasını zorlaştırdı.)
  11. The barrenness of the land was a constant reminder of the effects of climate change. (Toprağın verimsizliği, iklim değişikliğinin etkilerinin sürekli bir hatırlatıcısıydı.)
  12. The artist’s creativity seemed to be in a barren phase, with no new ideas coming to mind. (Sanatçının yaratıcılığı verimsiz bir dönemde gibi görünüyordu, akla yeni fikirler gelmiyordu.)
  13. The barrenness of the field was a result of overuse and poor farming practices. (Tarlanın verimsizliği, aşırı kullanım ve kötü tarım uygulamalarının bir sonucuydu.)
  14. The barren wasteland was a haunting reminder of the destruction caused by war. (Verimsiz çöl, savaşın neden olduğu yıkımın ürkütücü bir hatırlatıcısıydı.)
  15. The company’s profits were suffering due to a barren sales season. (Şirketin karı verimsiz bir satış sezonu nedeniyle zarar görüyordu.)
  16. The barrenness of the soil was a result of pollution and contamination. (Toprağın verimsizliği, kirlilik ve kirlenmenin bir

sonucuydu.)
17. The barrenness of the mountain range made it a difficult and treacherous climb. (Dağ sırasının verimsizliği, tırmanışın zorlu ve tehlikeli olmasına neden oldu.)

  1. The barrenness of the ocean floor was home to unique and exotic species of marine life. (Deniz tabanının verimsizliği, eşsiz ve egzotik türlerin yaşam alanı oldu.)
  2. The barren landscape was a stark contrast to the lush greenery of the nearby forest. (Verimsiz manzara, yakındaki ormanın canlı yeşilliğiyle keskin bir tezat oluşturuyordu.)
  3. The barrenness of the job market made it difficult for recent graduates to find employment. (İş piyasasının verimsizliği, yeni mezunların iş bulmasını zorlaştırdı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.