Bane İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bane İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Bane: (noun) a cause of great distress or annoyance

1. The constant noise from the construction site is a bane for the residents. (Sürekli yapılanmanın gürültüsü sakinler için bela.)
2. Mosquitoes are a bane of summer nights. (Sivrisinekler yaz gecelerinin belasıdır.)
3. His laziness was the bane of his academic career. (Tembellik akademik kariyerinin belasıydı.)
4. The internet can be both a blessing and a bane. (İnternet hem bir nimet hem de bir bela olabilir.)
5. The high cost of living is the bane of modern society. (Yüksek yaşam maliyeti modern toplumun belasıdır.)
6. Corruption is the bane of democracy. (Yolsuzluk demokrasinin belasıdır.)
7. For many people, loneliness is a bane that they cannot escape. (Birçok insan için yalnızlık kaçamayacakları bir beladır.)
8. The bane of her existence was her overbearing mother-in-law. (Varoluşunun belası, baskıcı kayınvalidesiydi.)
9. Overpopulation is a bane to the environment. (Aşırı nüfus, çevre için bir beladır.)
10. The bane of her diet was her love of sweets. (Diyetinin belası, tatlılara olan aşkıydı.)
11. The bane of his day was the never-ending meetings. (Gününün belası, bitmeyen toplantılardı.)
12. The bane of the small town was the lack of job opportunities. (Küçük kasabanın belası, iş imkanlarının yetersizliğiydi.)
13. For many teenagers, acne is the bane of their existence. (Birçok genç için, sivilce varoluşlarının belasıdır.)
14. The bane of his commute was the heavy traffic. (İşe gidip gelmenin belası, yoğun trafikti.)
15. The bane of her relationship was her partner’s jealousy. (İlişkisinin belası, partnerinin kıskançlığıydı.)
16. The bane of his diet was his addiction to fast food. (Diyetinin belası, hızlı yiyecek bağımlılığıydı.)
17. The bane of her gardening was the invasion of pests. (Bahçeciliğinin belası, böceklerin istilasıydı.)
18. For some people, public speaking is the bane of their existence. (Bazı insanlar için, topluluk önünde konuşmak varoluşlarının belasıdır.)
19. The bane of his writing was his tendency to procrastinate. (Yazmanın belası, erteleme eğilimiydi.)
20. The bane of her travel was her fear of flying. (Seyahatinin belası, uçak korkusuydu.)

Bane: (verb) to ruin, to afflict with great distress or annoyance

1. The storm bane(d) the crops, leaving the farmers devastated. (Fırtına, çiftçileri yıkıma uğratarak ekinleri mahvetti.)
2. The virus outbreak has bane(d) the entire world, causing a global health crisis. (Virüs salgını, küresel sağlık krizine neden olarak tüm dünyayı etkiledi.)
3. His constant complaining bane(d) the mood of the whole office. (Sürekli şikayet etmesi ofisin atmosferini zehirledi.)
4. The economic recession has bane(d) many families, leaving them without jobs and struggling to make ends meet. (Ekonomik durgunluk, birçok aileyi etkileyerek işsiz bıraktı ve geçim sıkıntısı çekmelerine neden oldu.)
5. The bad weather bane(d) our outdoor plans for the weekend. (Kötü hava haftasonu için planlarımızı altüst etti.)
6. His laziness bane(d) his academic performance, causing him to fail several classes. (Tembellik, akademik performansını olumsuz yönde etkileyerek birkaç dersi başarısız olmasına neden oldu.)
7. The constant interruptions bane(d) her ability to focus on her work. (Sürekli kesintiler, işine odaklanma yeteneğini engelledi.)
8. The noise from the construction site bane(d) the peace and quiet of the neighborhood. (Yapılanma alanından gelen gürültü, mahallenin huzurunu bozdu.)
9. His jealousy bane(d) their relationship, leading to frequent arguments and mistrust. (Kıskançlığı, ilişkilerini olumsuz yönde etkileyerek sık sık tartışmalara ve güvensizliğe neden oldu.)
10. The power outage bane(d) the functioning of the hospital, putting the lives of many patients at risk. (Elektrik kesintisi, hastanenin işleyişini olumsuz yönde etkileyerek birçok hastanın hayatını riske attı.)
11. His alcoholism bane(d) his health, causing liver damage and other health problems. (Alkol bağımlılığı, karaciğer hasarı ve diğer sağlık sorunlarına neden olarak sağlığını olumsuz etkiledi.)
12. The traffic congestion bane(d) their daily commute, causing stress and wasted time. (Trafik sıkışıklığı, günlük işe gidip gelmelerini olumsuz yönde etkileyerek stres ve zaman kaybına neden oldu.)
13. The theft bane(d) their sense of security, leaving them feeling vulnerable and unsafe. (Hırsızlık, güvenlik hissini olumsuz yönde etkileyerek kendilerini savunmasız ve güvensiz hissetmelerine neden oldu.)
14. The excessive use of social media bane(d) her productivity, causing her to waste hours scrolling through her feeds. (Sosyal medya kullanımı, verimliliğini olumsuz yönde etkileyerek saatlerini akışlarında kay