Austere İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Austere İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Austere (Kelimenin Türkçe Anlamı: Sade, Katı)

Austere kelimesi sadece bir şeyin olması veya sınırlı bir kaynakla yetinmek gibi anlamlara gelirken, aynı zamanda katı ve sert bir tutum veya davranışı da ifade edebilir.

1. The austere design of the building made it look more imposing. (Binanın sade tasarımı daha etkileyici görünmesini sağladı.)
2. She has an austere personality and rarely shows any emotion. (O, katı bir kişiliğe sahiptir ve nadiren duygusunu gösterir.)
3. The austere conditions of the refugee camp were heartbreaking. (Mülteci kampının sert koşulları yürek burkuydu.)
4. His austere teaching style was not popular among the students. (Onun katı öğretim tarzı öğrenciler arasında popüler değildi.)
5. The austere landscape of the desert was both beautiful and intimidating. (Çölün sade manzarası hem güzel hem de ürkütücüydü.)
6. The austere budget meant that we had to cut back on expenses. (Sade bütçe, masraflarımızı azaltmamız gerektiği anlamına geliyordu.)
7. The austere dress code of the company required all employees to wear formal attire. (Şirketin sade giyim kuralları, tüm çalışanların resmi kıyafet giymesi gerektiğini belirtiyordu.)
8. The austere living conditions in the countryside were a shock for the city dwellers. (Kırsal kesimdeki sade yaşam koşulları, şehirli insanlar için bir şok oldu.)
9. The austere beauty of the snow-covered mountains was breathtaking. (Karla kaplı dağların sade güzelliği nefes kesiciydi.)
10. The austere diet of the monks consisted mainly of vegetables and grains. (Rahiplerin sade diyeti çoğunlukla sebzeler ve tahıllardan oluşuyordu.)
11. The austere ceremony was solemn and dignified. (Sade tören ciddi ve saygın bir havaya sahipti.)
12. The austere atmosphere of the church made him feel uneasy. (Kilisenin sade atmosferi onu huzursuz hissettirdi.)
13. The austere punishment for stealing was imprisonment. (Hırsızlık için sert ceza hapistir.)
14. The austere judge showed no mercy to the defendant. (Katı hakim, sanığa hiç merhamet göstermedi.)
15. The austere climate of the region made it difficult for crops to grow. (Bölgenin sert iklimi, tarımın zor olmasına neden oldu.)
16. The austere room had only a bed and a desk. (Sade oda sadece bir yatak ve bir masa içeriyordu.)
17. The austere language used in the report was difficult for the layman to understand. (Raporda kullanılan sade dil, sıradan insanlar için anlaşılması zordu.)
18. The austere

surroundings of the prison made him feel hopeless. (Hapishanenin sade çevresi, onu umutsuz hissettirdi.)
19. The austere upbringing he had as a child made him value simplicity and frugality as an adult. (Çocukluğunda yaşadığı sade yetiştirme tarzı, yetişkin olarak sadelik ve tutumluluğu değerli bulmasına neden oldu.)

20. The austere music of the piece conveyed a sense of seriousness and solemnity. (Parçanın sade müziği, ciddiyet ve saygınlık hissi uyandırdı.)