Atoned İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Atoned İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Atoned (bağışlandı, kefaret ödendi)

Atoned, bir suç veya hatanın affedilmesi veya telafi edilmesi anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. She atoned for her mistake by apologizing to her friend. (Arkadaşına özür dileyerek hatasını telafi etti.)
  2. He was given a chance to atone for his misdeeds. (Yaptığı kötülükleri telafi etmek için bir şans verildi.)
  3. The criminal atoned for his crimes by doing community service. (Topluma hizmet ederek suçlarının kefaretini ödedi.)
  4. She felt guilty about her actions and wanted to atone for them. (Eylemlerinden dolayı suçluluk hissetti ve onlar için kefaret ödemek istedi.)
  5. He asked for forgiveness and promised to atone for his mistakes. (Bağışlanma istedi ve hatalarını telafi etmeyi vaat etti.)
  6. The company tried to atone for their mistake by offering a full refund to the customers. (Şirket, müşterilere tam bir geri ödeme teklifi yaparak hatasını telafi etmeye çalıştı.)
  7. She wanted to atone for her past behavior by volunteering at a charity organization. (Önceki davranışlarından dolayı kefaret ödemek isteyerek bir yardım kuruluşunda gönüllü olmak istedi.)
  8. He tried to atone for his sins by going to confession. (Günahlarının kefaretini ödemek için itiraf etmeye çalıştı.)
  9. The athlete atoned for his mistake by accepting the penalty without protest. (Protesto etmeden cezayı kabul ederek hatasını telafi etti.)
  10. She hoped to atone for her past mistakes by becoming a better person. (Geçmiş hatalarını düzelterek daha iyi bir insan olmak istedi.)
  11. He felt the need to atone for his behavior by making amends to those he had wronged. (Kötü davranışlarını düzeltmek için yanlış yaptığı kişilere telafi etmek istedi.)
  12. The company made a donation to a charity to atone for their role in the pollution. (Kirliliğe katkılarından dolayı bir yardım kuruluşuna bağışta bulunarak hatasını telafi etti.)
  13. She atoned for her mistake by taking responsibility for it and making things right. (Hatasını üstlenerek düzeltmek için çaba harcayarak kefaret ödedi.)
  14. He wanted to atone for his past by helping others and making a positive difference in the world. (Geçmişini düzeltmek için başkalarına yardım ederek dünyada olumlu bir fark yaratmak istedi.)
  15. The criminal tried to atone for his actions by turning his life around and becoming a productive member of society. (Eylemlerinin kefaretini ödemek için hayatını değiştirerek topluma faydalı bir birey olmaya çalıştı.)
  16. She realized the harm she had caused and wanted

to atone for it by making a sincere apology and offering to make things right. (Yarattığı zararın farkına vardı ve samimi bir özür dilemek ve düzeltme teklifinde bulunarak kefaret ödemek istedi.)
17. He was given a chance to atone for his mistake by completing a rehabilitation program. (Bir rehabilite programını tamamlayarak hatasını telafi etmek için bir şans verildi.)

  1. The company tried to atone for their unethical behavior by implementing new policies and procedures. (Ahlaksız davranışlarından dolayı yeni politikalar ve prosedürler uygulayarak hatasını telafi etmeye çalıştı.)
  2. She knew that she had to atone for her actions and decided to make a donation to a charity. (Eylemlerinin kefaretini ödemenin gerektiğini biliyordu ve bir yardım kuruluşuna bağış yapmaya karar verdi.)
  3. He hoped to atone for his past mistakes by making a positive impact on the lives of others. (Geçmiş hatalarını telafi etmek için başkalarının hayatında olumlu bir etki yaratmayı umdu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.