Atoned İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Atoned (bağışlandı, kefaret ödendi)
Atoned, bir suç veya hatanın affedilmesi veya telafi edilmesi anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- She atoned for her mistake by apologizing to her friend. (Arkadaşına özür dileyerek hatasını telafi etti.)
- He was given a chance to atone for his misdeeds. (Yaptığı kötülükleri telafi etmek için bir şans verildi.)
- The criminal atoned for his crimes by doing community service. (Topluma hizmet ederek suçlarının kefaretini ödedi.)
- She felt guilty about her actions and wanted to atone for them. (Eylemlerinden dolayı suçluluk hissetti ve onlar için kefaret ödemek istedi.)
- He asked for forgiveness and promised to atone for his mistakes. (Bağışlanma istedi ve hatalarını telafi etmeyi vaat etti.)
- The company tried to atone for their mistake by offering a full refund to the customers. (Şirket, müşterilere tam bir geri ödeme teklifi yaparak hatasını telafi etmeye çalıştı.)
- She wanted to atone for her past behavior by volunteering at a charity organization. (Önceki davranışlarından dolayı kefaret ödemek isteyerek bir yardım kuruluşunda gönüllü olmak istedi.)
- He tried to atone for his sins by going to confession. (Günahlarının kefaretini ödemek için itiraf etmeye çalıştı.)
- The athlete atoned for his mistake by accepting the penalty without protest. (Protesto etmeden cezayı kabul ederek hatasını telafi etti.)
- She hoped to atone for her past mistakes by becoming a better person. (Geçmiş hatalarını düzelterek daha iyi bir insan olmak istedi.)
- He felt the need to atone for his behavior by making amends to those he had wronged. (Kötü davranışlarını düzeltmek için yanlış yaptığı kişilere telafi etmek istedi.)
- The company made a donation to a charity to atone for their role in the pollution. (Kirliliğe katkılarından dolayı bir yardım kuruluşuna bağışta bulunarak hatasını telafi etti.)
- She atoned for her mistake by taking responsibility for it and making things right. (Hatasını üstlenerek düzeltmek için çaba harcayarak kefaret ödedi.)
- He wanted to atone for his past by helping others and making a positive difference in the world. (Geçmişini düzeltmek için başkalarına yardım ederek dünyada olumlu bir fark yaratmak istedi.)
- The criminal tried to atone for his actions by turning his life around and becoming a productive member of society. (Eylemlerinin kefaretini ödemek için hayatını değiştirerek topluma faydalı bir birey olmaya çalıştı.)
- She realized the harm she had caused and wanted
to atone for it by making a sincere apology and offering to make things right. (Yarattığı zararın farkına vardı ve samimi bir özür dilemek ve düzeltme teklifinde bulunarak kefaret ödemek istedi.)
17. He was given a chance to atone for his mistake by completing a rehabilitation program. (Bir rehabilite programını tamamlayarak hatasını telafi etmek için bir şans verildi.)
- The company tried to atone for their unethical behavior by implementing new policies and procedures. (Ahlaksız davranışlarından dolayı yeni politikalar ve prosedürler uygulayarak hatasını telafi etmeye çalıştı.)
- She knew that she had to atone for her actions and decided to make a donation to a charity. (Eylemlerinin kefaretini ödemenin gerektiğini biliyordu ve bir yardım kuruluşuna bağış yapmaya karar verdi.)
- He hoped to atone for his past mistakes by making a positive impact on the lives of others. (Geçmiş hatalarını telafi etmek için başkalarının hayatında olumlu bir etki yaratmayı umdu.)
Hemen Yorum Yaz