At First Blush İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

At First Blush İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

First Blush

First Blush, “ilk etki” veya “ilk izlenim” anlamına gelir. Bu ifade, bir kişinin bir şeyi veya birini ilk defa görüp hissettiği izlenimleri veya duyguları ifade eder.

1. At first blush, the idea sounded great, but upon further reflection, it wasn’t so practical. (İlk bakışta fikir harika görünüyordu, ancak daha fazla düşününce, o kadar pratik olmadığı anlaşıldı.)
2. The house seemed lovely at first blush, but we later discovered it needed a lot of work. (Evin ilk bakışta güzel göründü, ancak daha sonra çok işe ihtiyacı olduğunu fark ettik.)
3. At first blush, the job appeared to be easy, but I quickly realized it was much more challenging than I had anticipated. (İlk bakışta iş kolay gibi göründü, ancak hızla fark ettim ki beklediğimden çok daha zorlu.)
4. The candidate made a good first blush impression during the interview. (Aday röportajda iyi bir ilk izlenim bıraktı.)
5. At first blush, the book seemed to be boring, but as I continued reading, it became more interesting. (Kitap ilk bakışta sıkıcı gibi göründü, ancak okumaya devam ettikçe daha ilginç hale geldi.)
6. The restaurant looked expensive at first blush, but the prices turned out to be reasonable. (Restoran ilk bakışta pahalı görünüyordu, ancak fiyatlar makul çıktı.)
7. At first blush, the movie appeared to be a romantic comedy, but it turned out to be a dark thriller. (İlk bakışta film romantik bir komedi gibi göründü, ancak karanlık bir gerilim filmi olduğu ortaya çıktı.)
8. The painting seemed unremarkable at first blush, but it grew on me over time. (Tablo ilk bakışta pek dikkat çekici görünmedi, ancak zamanla bana ilginç gelmeye başladı.)
9. At first blush, the city looked intimidating, but I soon discovered it was friendly and welcoming. (İlk bakışta şehir ürkütücü göründü, ancak kısa sürede dost canlısı ve misafirperver olduğunu keşfettim.)
10. The task appeared straightforward at first blush, but it ended up being much more complicated. (Görev ilk bakışta basit göründü, ancak sonunda çok daha karmaşık çıktı.)
11. At first blush, the plan seemed ambitious, but with careful planning, it was achievable. (İlk bakışta plan iddialı görünüyordu, ancak dikkatli planlama ile başarılabilir hale geldi.)
12. The dress looked plain at first blush, but with the right accessories, it was stunning. (Elbise ilk bakışta sade göründü, ancak doğru aksesuarlarla muhteşem oldu.)
13. At first blush, the project seemed overwhelming, but with teamwork, we were able to accomplish it. (Proje ilk bakışta aşırı zor göründü

, ancak takım çalışması ile başarabildik.)
14. The idea sounded risky at first blush, but after analyzing the data, it was worth pursuing. (Fikir ilk bakışta riskli göründü, ancak verileri analiz ettikten sonra takip etmeye değer olduğu ortaya çıktı.)

15. At first blush, the new employee appeared inexperienced, but they quickly proved themselves to be a valuable asset. (Yeni çalışan ilk bakışta tecrübesiz göründü, ancak kısa sürede kendini değerli bir varlık olarak kanıtladı.)
16. The neighborhood seemed dull at first blush, but it had a hidden charm that we came to appreciate. (Mahalle ilk bakışta sıkıcı göründü, ancak gizli bir cazibesi vardı ve sonradan takdir ettik.)
17. At first blush, the investment seemed too good to be true, but it turned out to be a wise decision. (Yatırım ilk bakışta çok iyi görünüyordu, ancak sonunda doğru bir karar olduğu ortaya çıktı.)
18. The book cover caught my eye at first blush, and I ended up buying it. (Kitap kapağı ilk bakışta dikkatimi çekti ve sonunda satın aldım.)
19. At first blush, the cake seemed ordinary, but it was delicious. (Pasta ilk bakışta sıradan göründü, ancak lezzetliydi.)
20. The car looked impressive at first blush, but it had some hidden problems that we discovered later. (Araba ilk bakışta etkileyici göründü, ancak daha sonra keşfettiğimiz bazı gizli sorunları vardı.)