Gruesome İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gruesome İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gruesome

Gruesome kelimesi Türkçede “korkunç, dehşet verici, ürkütücü” gibi anlamlara gelir. İngilizce cümlelerde kullanımı şöyle olabilir:

1. The scene was gruesome, with blood splattered everywhere. (Sahne kanla kaplıydı, ürkütücüydü.)
2. The gruesome murder shocked the whole town. (Korkunç cinayet bütün kasabayı sarsmıştı.)
3. I couldn’t watch the gruesome horror movie till the end. (Korkunç korku filmini sonuna kadar izleyemedim.)
4. The gruesome details of the accident made me sick. (Kazaın ürkütücü ayrıntıları beni hasta etti.)
5. The novel was filled with gruesome descriptions of torture. (Roman işkencenin ürkütücü betimlemeleriyle doluydu.)
6. The sight of the gruesome monster sent shivers down my spine. (Korkunç canavara bakışım omuzlarımdan aşağı ürperti yolladı.)
7. The gruesome history of the castle made it even more spooky. (Kalenin ürkütücü tarihi onu daha da ürkütücü yaptı.)
8. The gruesome reality of war cannot be ignored. (Savaşın korkunç gerçeği göz ardı edilemez.)
9. The autopsy report contained gruesome details of the victim’s injuries. (Otopsi raporu, kurbanın ürkütücü yaralanma detaylarını içeriyordu.)
10. The serial killer’s gruesome acts terrorized the city. (Serı katilin korkunç eylemleri şehri dehşete düşürdü.)
11. The book depicted gruesome scenes of the torture chamber. (Kitap işkence odasının korkunç sahnelerini tasvir etti.)
12. The gruesome reality of animal testing is often hidden from the public. (Hayvan deneylerinin ürkütücü gerçeği sıklıkla halktan gizlenir.)
13. The film’s special effects created a gruesome and realistic portrayal of the zombie apocalypse. (Filmin özel efektleri zombi kıyametinin ürkütücü ve gerçekçi bir tasvirini yarattı.)
14. The murderer left a gruesome scene behind, with body parts scattered everywhere. (Katil geride dağılmış vücut parçaları olan ürkütücü bir sahne bıraktı.)
15. The detective had to sift through the gruesome evidence to find the killer. (Detektif, katili bulmak için ürkütücü kanıtları ayıklamak zorunda kaldı.)
16. The haunted house was full of gruesome decorations and eerie sounds. (Perili ev, ürkütücü dekorasyonlar ve tüyler ürpertici seslerle doluydu.)
17. The soldier’s account of the gruesome battle brought tears to my eyes. (Askerin korkunç savaş hikayesi gözlerimden yaş getirdi.)
18. The news story contained gruesome footage of the crime scene. (Haber hikay

18. (devamı) suç mahallinin ürkütücü görüntülerini içeriyordu.)
19. The killer’s motive was revealed to be even more gruesome than anyone had imagined. (Katilin motivasyonu, herkesin hayal edebileceğinden daha korkunç bir şekilde ortaya çıktı.)
20. The novel’s climax was a gruesome and terrifying showdown between the hero and the villain. (Romanın doruk noktası, kahraman ve kötü arasındaki ürkütücü ve korkunç karşılaşmaydı.)