Apprentice İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Apprentice:
Türkçe karşılığı: Çırak, stajyer
Açıklama: Bir meslekte eğitim gören ve tecrübe kazanmak amacıyla çalışan kişiye denir.
Örnek cümleler:
- I applied to be an apprentice at the carpentry workshop. (Ben marangozhane atölyesinde çıraklık yapmak için başvurdum.)
- He worked as an apprentice at a law firm for two years. (İki yıl boyunca bir hukuk firmasında stajyer olarak çalıştı.)
- My son wants to become an apprentice at a tattoo studio. (Oğlum bir dövme stüdyosunda çırak olmak istiyor.)
- She is learning to be a chef as an apprentice in a restaurant. (O, bir restoranda çırak olarak aşçı olmayı öğreniyor.)
- The carpenter hired an apprentice to help him with his work. (Marangoz işine yardım etmesi için bir çırak işe aldı.)
- The apprentice learned how to make furniture by watching the master craftsman. (Çırak, ustacının yapımını izleyerek mobilya yapmayı öğrendi.)
- She is serving as an apprentice to a famous fashion designer. (O, ünlü bir moda tasarımcısının yanında çıraklık yapıyor.)
- The company is looking for an apprentice to train in their marketing department. (Şirket, pazarlama departmanında eğitim vermek için bir çırak arıyor.)
- The apprentice was eager to learn all he could about the trade. (Çırak, meslek hakkında öğrenebileceği her şeyi öğrenmek için hevesliydi.)
- He became an apprentice to a blacksmith and learned how to forge iron. (Demircinin yanında çırak olarak işe başladı ve demir dökmeyi öğrendi.)
- The apprenticeship program provides hands-on training in various trades. (Çıraklık programı çeşitli mesleklerde uygulamalı eğitim sağlar.)
- She spent six months as an apprentice before she was hired as a full-time employee. (Tam zamanlı bir çalışan olarak işe alınmadan önce altı ay çıraklık yaptı.)
- The
apprenticeship program requires a commitment of at least two years.
(Çıraklık programı en az iki yıl taahhüt gerektirir.) - The apprenticeship allowed him to learn the trade and earn a wage at the same time. (Çıraklık, mesleği öğrenmesine ve aynı zamanda ücret kazanmasına izin verdi.)
- The apprentice shadowed the experienced electrician to learn the ropes. (Çırak, deneyimli bir elektrikçiye gölge ederek işin inceliklerini öğrendi.)
- She completed her apprenticeship and was able to start her own business. (Çıraklığını tamamladı ve kendi işine başlayabildi.)
- The apprentice showed great promise and was offered a job as soon as he finished his training. (Çırak büyük bir potansiyel gösterdi ve eğitimini tamamlar tamamlamaz bir iş teklifi aldı.)
- The company invested in their apprenticeship program to train the next generation of skilled workers. (Şirket, eğitimli işçilerin gelecekteki neslini yetiştirmek için çıraklık programına yatırım yaptı.)
- The apprentice was expected to follow instructions carefully and ask questions when he didn’t understand something. (Çıraktan, talimatları dikkatlice takip etmesi ve bir şeyi anlamadığında soru sorması bekleniyordu.)
- He was thrilled to be accepted as an apprentice at the prestigious law firm. (O, saygın bir hukuk firmasında çırak olarak kabul edildiği için çok heyecanlıydı.)
- The apprentice’s duties included cleaning the shop, running errands, and assisting with projects. (Çıraklık görevleri, dükkânı temizlemek, işleri yürütmek ve projelere yardımcı olmaktı.)
Hemen Yorum Yaz