Apprentice İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Apprentice İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Apprentice:

Türkçe karşılığı: Çırak, stajyer
Açıklama: Bir meslekte eğitim gören ve tecrübe kazanmak amacıyla çalışan kişiye denir.

Örnek cümleler:

  1. I applied to be an apprentice at the carpentry workshop. (Ben marangozhane atölyesinde çıraklık yapmak için başvurdum.)
  2. He worked as an apprentice at a law firm for two years. (İki yıl boyunca bir hukuk firmasında stajyer olarak çalıştı.)
  3. My son wants to become an apprentice at a tattoo studio. (Oğlum bir dövme stüdyosunda çırak olmak istiyor.)
  4. She is learning to be a chef as an apprentice in a restaurant. (O, bir restoranda çırak olarak aşçı olmayı öğreniyor.)
  5. The carpenter hired an apprentice to help him with his work. (Marangoz işine yardım etmesi için bir çırak işe aldı.)
  6. The apprentice learned how to make furniture by watching the master craftsman. (Çırak, ustacının yapımını izleyerek mobilya yapmayı öğrendi.)
  7. She is serving as an apprentice to a famous fashion designer. (O, ünlü bir moda tasarımcısının yanında çıraklık yapıyor.)
  8. The company is looking for an apprentice to train in their marketing department. (Şirket, pazarlama departmanında eğitim vermek için bir çırak arıyor.)
  9. The apprentice was eager to learn all he could about the trade. (Çırak, meslek hakkında öğrenebileceği her şeyi öğrenmek için hevesliydi.)
  10. He became an apprentice to a blacksmith and learned how to forge iron. (Demircinin yanında çırak olarak işe başladı ve demir dökmeyi öğrendi.)
  11. The apprenticeship program provides hands-on training in various trades. (Çıraklık programı çeşitli mesleklerde uygulamalı eğitim sağlar.)
  12. She spent six months as an apprentice before she was hired as a full-time employee. (Tam zamanlı bir çalışan olarak işe alınmadan önce altı ay çıraklık yaptı.)
  13. The

    apprenticeship program requires a commitment of at least two years. (Çıraklık programı en az iki yıl taahhüt gerektirir.)

  14. The apprenticeship allowed him to learn the trade and earn a wage at the same time. (Çıraklık, mesleği öğrenmesine ve aynı zamanda ücret kazanmasına izin verdi.)
  15. The apprentice shadowed the experienced electrician to learn the ropes. (Çırak, deneyimli bir elektrikçiye gölge ederek işin inceliklerini öğrendi.)
  16. She completed her apprenticeship and was able to start her own business. (Çıraklığını tamamladı ve kendi işine başlayabildi.)
  17. The apprentice showed great promise and was offered a job as soon as he finished his training. (Çırak büyük bir potansiyel gösterdi ve eğitimini tamamlar tamamlamaz bir iş teklifi aldı.)
  18. The company invested in their apprenticeship program to train the next generation of skilled workers. (Şirket, eğitimli işçilerin gelecekteki neslini yetiştirmek için çıraklık programına yatırım yaptı.)
  19. The apprentice was expected to follow instructions carefully and ask questions when he didn’t understand something. (Çıraktan, talimatları dikkatlice takip etmesi ve bir şeyi anlamadığında soru sorması bekleniyordu.)
  20. He was thrilled to be accepted as an apprentice at the prestigious law firm. (O, saygın bir hukuk firmasında çırak olarak kabul edildiği için çok heyecanlıydı.)
  21. The apprentice’s duties included cleaning the shop, running errands, and assisting with projects. (Çıraklık görevleri, dükkânı temizlemek, işleri yürütmek ve projelere yardımcı olmaktı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.