Apoplectically İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Apoplectically İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Apoplectic

Apoplectic kelimesi Türkçede “apoplejik, inmeli” gibi anlamlara gelir ve bu kelime, öfke ya da şok gibi yoğun duygulara işaret etmek için kullanılır.

Örnek cümleler:

1. John became apoplectic with rage when he found out his car had been stolen. (John arabasının çalındığını öğrenince öfkeyle apoplejik hale geldi.)
2. The teacher was apoplectic when she saw the students cheating on the exam. (Öğrencilerin sınavda kopya çektiklerini gören öğretmen apoplejik oldu.)
3. His father was apoplectic with joy when he heard that his son had won the competition. (Oğlunun yarışmayı kazandığını duyan babası sevinçten apoplejik oldu.)
4. The news of the sudden death of his brother left him apoplectic with grief. (Kardeşinin ani ölüm haberleri onu acıdan apoplejik bıraktı.)
5. The politician’s apoplectic outburst during the debate shocked everyone in the audience. (Siyasetçinin tartışma sırasında yaptığı apoplejik patlama izleyicilerin herkesini şok etti.)
6. The customer became apoplectic when he found out that the store had sold out of his favorite product. (Mağazanın favori ürünü tükendiğinde müşteri öfkeyle apoplejik hale geldi.)
7. The coach’s apoplectic reaction to the team’s loss was not unexpected. (Takımın kaybına karşı koçunun apoplejik tepkisi beklenmedik değildi.)
8. She was apoplectic with fear when she realized she was lost in the woods. (Ormanda kaybolduğunu fark edince korkudan apoplejik oldu.)
9. The CEO’s apoplectic rage when he discovered the embezzlement of company funds was understandable. (Şirket fonlarının zimmetine geçirildiğini keşfettiğinde CEO’nun öfkesi apoplejikti ve anlaşılırdı.)
10. The news of the plane crash left the families of the passengers apoplectic with grief. (Uçak kazası haberi yolcuların ailelerini acıdan apoplejik bıraktı.)
11. The judge’s apoplectic reaction to the lawyer’s disrespectful behavior was justified. (Avukatın saygısız davranışına karşı hakimin apoplejik tepkisi haklıydı.)
12. The athlete’s apoplectic celebration after winning the race was a sight to behold. (Yarışı kazandıktan sonra atletin apoplejik kutlaması görülmeye değerdi.)
13. The company’s apoplectic response to the negative publicity was swift and effective. (Olumsuz haberlerin yayınlanmasına karşı şirketin apoplejik tepkisi hızlı ve etkili oldu.)
14. The patient’s apoplectic episode was caused by a sudden increase in blood pressure. (Hastanın apoplejik nöbeti kan basıncındaki ani bir artıştan kaynakland

15. The chef’s apoplectic reaction to the burned souffle showed his perfectionism in the kitchen. (Yanan sufle için şefin apoplejik tepkisi mutfaktaki mükemmeliyetçiliğini gösterdi.)
16. The audience’s apoplectic response to the shocking plot twist in the movie was evidence of the filmmaker’s skill. (Filmin şok edici hikaye örgüsüne karşı izleyicilerin apoplejik tepkisi, filmin yapım ustalığına işaret etti.)
17. The captain’s apoplectic orders during the storm showed his leadership in a crisis. (Fırtınada kaptanın apoplejik emirleri, kriz yönetimindeki liderliğini gösterdi.)
18. The news of the unexpected pregnancy left the couple apoplectic with disbelief. (Beklenmedik gebelik haberleri çifti inançsızlıkla apoplejik hale getirdi.)
19. The boss’s apoplectic rant during the meeting was unprofessional and embarrassing. (Toplantı sırasında patronun apoplejik şikayetleri profesyonel olmayan ve utanç vericiydi.)
20. The athlete’s apoplectic response to the doping accusations showed his dedication to fair play. (Doping suçlamalarına karşı atletin apoplejik tepkisi, dürüst oyun prensibine olan bağlılığını gösterdi.)