Aggravate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Aggravate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Aggravate İle İlgili Cümleler

Anlam: Kötüleştirmek, şiddetlendirmek, daha da kötüleştirmek

  1. The noise from the construction site is aggravating my headache. (İnşaat alanındaki gürültü baş ağrımı daha da kötüleştiriyor.)
  2. Don’t aggravate the situation with your angry words. (Kızgın sözlerinle durumu daha da kötüleştirmeyin.)
  3. Smoking can aggravate respiratory problems. (Sigara içmek solunum problemlerini kötüleştirebilir.)
  4. His constant complaining aggravates me. (Sürekli şikayet etmesi beni sinirlendiriyor.)
  5. The rainy weather aggravated my joint pain. (Yağışlı hava eklem ağrımı şiddetlendirdi.)
  6. Her criticism only aggravated the problem. (Eleştirisi sadece problemi kötüleştirdi.)
  7. The company’s decision to lay off workers aggravated the economic crisis. (Şirketin işçileri işten çıkarma kararı ekonomik krizi kötüleştirdi.)
  8. He’s aggravating his injury by continuing to play football. (Futbol oynamaya devam ederek yaralanmasını kötüleştiriyor.)
  9. Stop aggravating your sister and apologize. (Kız kardeşini rahatsız etmeyi bırak ve özür dile.)
  10. The government’s lack of action aggravated the environmental disaster. (Hükümetin hareketsizliği çevre felaketini kötüleştirdi.)
  11. The spicy food aggravated his stomach problems. (Baharatlı yiyecekler mide sorunlarını kötüleştirdi.)
  12. Your negative attitude is aggravating the situation. (Olumsuz tavrın durumu daha da kötüleştiriyor.)
  13. The teacher’s strict rules aggravate the students. (Öğretmenin sıkı kuralları öğrencileri rahatsız ediyor.)
  14. The constant barking of the neighbor’s dog aggravates me. (Komşunun köpeğinin sürekli havlaması beni rahatsız ediyor.)
  15. The delay in the project aggravated the budget. (Projenin gecikmesi bütçeyi kötüleştirdi.)
  16. The dry weather aggravates my skin condition. (Kuru hava cildi durumumu kötüleştirir.)
  17. Your constant interruptions aggravate the flow of conversation. (Sürekli müdahaleleriniz konuşmanın akışını bozuyor.)
  18. The poor road conditions aggravated the traffic jam. (Kötü yol koşulları trafik sıkışıklığını kötüleştirdi.)
  19. Her constant nagging aggravates her husband. (Sürekli dırdır etmesi kocasını sinirlendiriyor.)
  20. The lack of sleep aggravates my stress levels. (Uykusuzluk stres seviyemi kötüleştiriyor.)

Türkçe Karşılıklar:

  1. İnşaat alanındaki gürültü baş ağrımı daha da kötüleştiriyor.
  2. Kızgın sözlerinle durumu daha da kötüleştirmeyin.
  3. Sigara içmek solunum problemlerini kötüleştirebilir.
  4. Sürekli şikayet etmesi beni sinirlendiriyor.
  5. Yağışlı hava eklem ağrımı şiddetlendirdi.
  6. Eleştirisi sadece problemi kötüleştirdi.
  7. Şirketin işçileri işten çıkarma kararı ekonomik krizi kötüleştirdi.
  8. Futbol oynamaya devam ederek yaralanmasını kötüleştiriyor.
  9. Kız kardeşini rahatsız etmeyi bırak ve özür dile.
  10. Hükümetin hareketsizliği çevre felaketini kötüleştirdi.
  11. Baharatlı yiyecekler mide sorunlarını kötüleştirdi.
  12. Olumsuz tavrın durumu daha da kötüleştiriyor.
  13. Öğretmenin sıkı kuralları öğrencileri rahatsız ediyor.
  14. Komşunun köpeğinin sürekli havlaması beni rahatsız ediyor.
  15. Projenin gecikmesi bütçeyi kötüleştirdi.
  16. Kuru hava cildi durumumu kötüleştirir.
  17. Sürekli müdahaleleriniz konuşmanın akışını bozuyor.
  18. Kötü yol koşulları trafik sıkışıklığını kötüleştirdi.
  19. Sürekli dırdır etmesi kocasını sinirlendiriyor.
  20. Uykusuzluk stres seviyemi kötüleştiriyor.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.