Acute İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Acute İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Acute

Acute kelimesi, “ani, şiddetli, keskin” gibi anlamlara gelir.

  1. I felt an acute pain in my chest and knew I needed to call an ambulance.
    (Türkçe: Göğsümde çok şiddetli bir ağrı hissettim ve ambulans çağırmam gerektiğini anladım.)

  2. The acute angle of the roof made it difficult to install solar panels.
    (Türkçe: Çatının keskin açısı, güneş panellerini kurmayı zorlaştırdı.)

  3. Her acute sense of hearing allowed her to pick up on even the slightest sounds.
    (Türkçe: Onun keskin işitme duyusu, en küçük sesleri bile duyabilmesini sağladı.)

  4. The patient’s acute illness required immediate medical attention.
    (Türkçe: Hasta’nın şiddetli hastalığı, hemen tıbbi müdahale gerektirdi.)

  5. The company faced acute financial difficulties after the economic downturn.
    (Türkçe: Ekonomik durgunluk sonrası, şirket ciddi mali zorluklarla karşı karşıya kaldı.)

  6. The athlete suffered from an acute injury that prevented him from competing.
    (Türkçe: Sporcunun geçirdiği ani bir yaralanma, yarışmaya katılmasını engelledi.)

  7. She had an acute sense of smell and could identify different types of flowers just by their scent.
    (Türkçe: Onun keskin koku duyusu vardı ve sadece kokularından farklı çiçek türlerini tanıyabilirdi.)

  8. The company’s profits showed an acute decline in the last quarter.
    (Türkçe: Şirketin karı, son çeyrekte keskin bir düşüş gösterdi.)

  9. The student had an acute understanding of the subject matter and excelled in his exams.
    (Türkçe: Öğrencinin konuyla ilgili keskin bir anlayışı vardı ve sınavlarda başarılı oldu.)

  10. The acute shortage of medical supplies in the region led to many deaths.
    (Türkçe: Bölgedeki tıbbi malzemelerin keskin kıtlığı, birçok ölüme neden oldu.)

  11. The acute pain in her leg made it difficult for her to walk.
    (Türkçe: Bacaklarındaki şiddetli ağrı, yürümesini zorlaştırdı.)

  12. The storm caused acute damage to the city’s infrastructure.
    (Türkçe: Fırtına, şehrin altyapısına ciddi zarar verdi.)

  13. The patient’s acute allergic reaction required immediate treatment with an epinephrine shot.
    (Türkçe: Hasta’nın şiddetli alerjik reaksiyonu, hemen epinefrin enjeksiyonu ile tedavi edilmesini gerektirdi.)

  14. The team faced an acute shortage of time and resources to complete the project.
    (Türkçe: Takım, proje tamamlamak için keskin bir zaman ve kaynak k

ıtlığıyla karşı karşıya kaldı.)

  1. The patient’s acute anxiety made it difficult for her to sleep at night.
    (Türkçe: Hasta’nın şiddetli anksiyetesi, geceleri uyumasını zorlaştırdı.)

  2. The acute sense of danger made her hesitate before crossing the street.
    (Türkçe: Tehlike hissinin keskinliği, caddeyi geçmeden önce tereddüt etmesine neden oldu.)

  3. The company faced an acute shortage of skilled workers in the IT department.
    (Türkçe: Şirket, IT departmanında nitelikli işçi kıtlığıyla karşı karşıya kaldı.)

  4. The acute awareness of the environmental impact of their actions led the company to implement sustainable practices.
    (Türkçe: Şirketin eylemlerinin çevresel etkisi hakkındaki keskin farkındalığı, sürdürülebilir uygulamaları hayata geçirmelerine neden oldu.)

  5. The patient’s acute respiratory distress required immediate treatment with oxygen therapy.
    (Türkçe: Hasta’nın şiddetli solunum sıkıntısı, hemen oksijen terapisi ile tedavi edilmesini gerektirdi.)

  6. The acute sense of urgency made the team work around the clock to meet the deadline.
    (Türkçe: Acil durum hissinin keskinliği, takımın süreye yetişmek için gün boyu çalışmasına neden oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.