Fiddle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Fiddle
Fiddle, Türkçe karşılığı keman olan, telli bir müzik aletidir. Ayrıca, kelime olarak “oyuncağa düzenlemek” anlamında da kullanılabilir.
Örnek cümleler:
- My grandfather plays the fiddle beautifully. (Dedem kemanı güzel çalar.)
- She learned how to play the fiddle when she was young. (O, küçükken keman çalmayı öğrendi.)
- The fiddle is a popular instrument in traditional Irish music. (Keman, geleneksel İrlanda müziğinde popüler bir enstrümandır.)
- He spent hours practicing on his fiddle every day. (Her gün saatlerce keman çalışarak geçirdi.)
- The sound of the fiddle filled the room. (Kemanın sesi odayı doldurdu.)
- She bought a new fiddle case for her instrument. (Enstrümanı için yeni bir keman kutusu satın aldı.)
- The fiddle player entertained the crowd with his lively tunes. (Keman çalan sanatçı, canlı şarkılarıyla kalabalığı eğlendirdi.)
- They used to dance to the fiddle music in the old days. (Eskiden keman müziğine dans ederlerdi.)
- He tuned his fiddle before the performance. (Performans öncesi kemanını ayarladı.)
- She lost her fiddle somewhere at the concert venue. (Konser alanında kemanını kaybetti.)
- The fiddle has a distinctive sound that is easy to recognize. (Kemanın ayırt edici bir sesi vardır, kolayca tanınır.)
- The fiddle player joined the band as the lead musician. (Keman çalan müzisyen, önde gelen müzisyen olarak gruba katıldı.)
- The fiddle is one of the oldest instruments in the world. (Keman, dünyadaki en eski enstrümanlardan biridir.)
- She played the fiddle for her friends at the party. (Partide arkadaşları için keman çaldı.)
- The fiddle bow needs to be rosined before playing. (Keman yayı, çalmadan önce reçinelenmelidir.)
- He was fiddling with his phone during the meeting. (Toplantı sırasında telefonuyla oynuyordu.)
- The fiddle music created a romantic atmosphere in the restaurant. (Keman müziği, restoranda romantik bir atmosfer yarattı.)
- She taught herself how to play the fiddle by watching online tutorials. (Çevrimiçi öğreticileri izleyerek kendisi keman çalmayı öğrendi.)
- The fiddle player was awarded a prize for his outstanding performance. (Keman çalan sanatçı, mükemmel performansı için bir ödül kazandı.)
- He used a piece of wire to fiddle with the lock until it opened. (Kilit açılana kadar tel parçasıyla kilit oynattı.)
- The fiddle and the banjo are often played together in bluegrass music. (Keman ve banjo, bluegrass müziğinde sıkça birlikte çalınır.)
- The fiddle was an important instrument in early American folk music. (Keman, erken Amerikan halk müziğinde önemli bir enstrümandı.)
- He couldn’t resist fiddling with the pen on his desk while he was thinking. (Düşünürken masasındaki kalemi oynamamaya dayanamadı.)
- The fiddle player’s fingers moved quickly and gracefully over the strings. (Keman çalan sanatçının parmakları hızlı ve zarif bir şekilde tellere hareket etti.)
- She played the fiddle with such passion that the audience was moved to tears. (O, kemanı öyle bir tutkuyla çaldı ki, seyirciler gözyaşlarına boğuldu.)
- The fiddle player adjusted the tuning pegs before starting to play. (Keman çalan müzisyen, çalmaya başlamadan önce akort burgularını ayarladı.)
- He picked up the fiddle and began to play a mournful melody. (Kemanı aldı ve hüzünlü bir melodi çalmaya başladı.)
- The fiddle is commonly used in country and folk music. (Keman, genellikle country ve folk müziğinde kullanılır.)
- She could hear the faint sound of a fiddle coming from the distance. (Uzaktan hafif bir keman sesi duyabiliyordu.)
- The fiddle player’s bow glided smoothly over the strings, creating a beautiful sound. (Keman çalan müzisyenin yayı, teller üzerinde pürüzsüzce kayarak güzel bir ses oluşturdu.)
Hemen Yorum Yaz