Acquit İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Acquit İle İlgili Cümleler
Türkçe Anlamı: aklayarak suçsuz bulma, cezasız bırakma
-
The jury acquitted the defendant of all charges.
Jüri, sanığı tüm suçlamalardan aklayarak suçsuz buldu. -
The judge acquitted the accused due to lack of evidence.
Hakim, delil yetersizliği nedeniyle suçlu bulunmayarak serbest bıraktı. -
The suspect was acquitted after the real culprit was caught.
Gerçek suçlu yakalandıktan sonra şüpheli aklandı. -
The lawyer managed to acquit his client through a brilliant defense.
Avukat, parlak savunmasıyla müvekkilini suçsuz bulmaya yönlendirdi. -
The defendant was acquitted on the basis of self-defense.
Sanık, kendini savunma hakkına dayanarak suçsuz bulundu. -
The court acquitted the accused after new evidence was presented.
Yeni deliller sunulduktan sonra mahkeme, sanığı suçsuz buldu. -
The prosecutor failed to prove his case and the defendant was acquitted.
Savcı, davanın kanıtlanamaması nedeniyle sanığın suçsuz bulunmasını sağlayamadı. -
The judge had no choice but to acquit the defendant due to lack of evidence.
Hakim, delil yetersizliği nedeniyle sanığı suçsuz bulmaktan başka seçeneği yoktu. -
The defendant’s alibi was strong enough to acquit him of the crime.
Sanığın mazereti, suçsuz bulunmasına yeterince güçlüydü. -
The defense attorney worked hard to acquit his client of the charges.
Savunma avukatı, müvekkilini suçlamalardan aklatmak için çok çalıştı. -
The judge acquitted the defendant despite public pressure to convict.
Halk baskısına rağmen hakim, sanığı suçsuz buldu. -
The defendant’s innocence was finally proven and he was acquitted.
Sanığın masumiyeti sonunda kanıtlandı ve suçsuz bulundu. -
The prosecution’s case fell apart and the defendant was acquitted.
Savcılığın dava dosyası çöktü ve sanık aklandı.
-
The jury deliberated for hours before finally acquitting the defendant.
Jüri, sanığı sonunda aklatmak için saatlerce görüştü. -
The defendant was acquitted of all charges, much to the relief of his family.
Sanık, tüm suçlamalardan aklandı ve ailesi büyük bir rahatlama yaşadı. -
The judge had no choice but to acquit the defendant due to a lack of credible witnesses.
Hakim, inandırıcı tanıkların eksikliği nedeniyle sanığı suçsuz bulmaktan başka seçeneği yoktu. -
The defendant’s attorney argued that the evidence was circumstantial and he should be acquitted.
Sanığın avukatı, delillerin dolaylı olduğunu ve müvekkilinin aklandığını savundu. -
The defendant was acquitted after the prosecution failed to prove his guilt beyond a reasonable doubt.
Savcılık, makul şüphe ötesinde suçluluğunu kanıtlayamadığı için sanık aklandı. -
The jury was not convinced by the prosecution’s case and acquitted the defendant.
Jüri, savcılığın dava dosyasına inanmadı ve sanığı akletti. -
The defendant’s acquittal was a victory for justice and the rule of law.
Sanığın suçsuz bulunması, adalet ve hukukun zaferiydi.
Hemen Yorum Yaz