Peculiar İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Peculiar İle İlgili Cümleler
Anlam: Özgün, garip veya tuhaf bir şekilde farklı olan şeyleri ifade etmek için kullanılan bir sıfattır.
- The painting in the gallery was quite peculiar. (Galerideki resim oldukça tuhaf idi.)
- He has a peculiar way of speaking. (Konuşma tarzı oldukça garip.)
- She has a peculiar habit of eating with her hands. (Elleriyle yemek yeme alışkanlığı tuhaf.)
- That is a peculiar dress you are wearing. (Giymiş olduğunuz elbise oldukça özgün.)
- The novel had a peculiar ending. (Romanın sonu oldukça tuhaftı.)
- John has a peculiar sense of humor. (John’un tuhaf bir mizah anlayışı var.)
- The building had a peculiar shape. (Bina oldukça özgün bir şekle sahipti.)
- She had a peculiar way of walking. (Yürüme tarzı oldukça garip.)
- The tree had a peculiar smell. (Ağacın kokusu oldukça tuhaftı.)
- The teacher had a peculiar teaching style. (Öğretmenin öğretme tarzı oldukça özgündü.)
- The food had a peculiar taste. (Yemek oldukça tuhaf bir tada sahipti.)
- The movie had a peculiar plot. (Filmin hikayesi oldukça özgündü.)
- The animal had a peculiar sound. (Hayvanın çıkardığı ses oldukça garip.)
- The artwork had a peculiar texture. (Sanat eserinin dokusu oldukça özgündü.)
- The flower had a peculiar color. (Çiçeğin rengi oldukça tuhaftı.)
- He has a peculiar taste in music. (Müzik zevki oldukça garip.)
- The house had a peculiar design. (Ev tasarımı oldukça özgündü.)
- The book had a peculiar cover. (Kitabın kapağı oldukça tuhaftı.)
- She had a peculiar way of doing things. (İşleri yapma tarzı oldukça özgündü.)
- The sculpture had a peculiar shape. (Heykelin şekli oldukça garip.)
- The weather today is quite peculiar for this time of year. (Bu mevsim için bugünkü hava oldukça tuhaf.)
- The old man had a peculiar habit of talking to himself. (Yaşlı adamın kendisiyle konuşma alışkanlığı tuhaf.)
- The car had a peculiar noise coming from the engine. (Arabanın motorundan gelen ses oldukça garip.)
- The house had a peculiar smell that no one could identify. (Evde herkesin tanıyamadığı tuhaf bir koku vardı.)
- She has a peculiar way of organizing her closet. (Dolabını düzenleme tarzı oldukça özgün.)
- The new art exhibit was full of peculiar and avant-garde pieces. (Yeni sanat sergisi özgün ve avangart eserlerle doluydu.)
- The hotel room had a peculiar layout that made it difficult to navigate. (Otel odası özgün bir düzenlemeye sahipti ve gezinmesi zordu.)
- His peculiar behavior was noticed by everyone at the party. (O tuhaf davranışlarıyla partideki herkesin dikkatini çekti.)
- The restaurant had a peculiar menu with unusual dishes. (Restoranın menüsü tuhaf ve alışılmadık yemeklerle doluydu.)
- The artist had a peculiar style that was instantly recognizable. (Sanatçının özgün bir tarzı vardı ve hemen tanınırdı.)
Hemen Yorum Yaz