İnexorably İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
İnexorably
İnexorably, Türkçe karşılığı olarak acımasızca veya kaçınılmaz olarak anlamına gelir. Bir şeyin değiştirilemez ve durdurulamaz olduğunu ifade eder.
Örnek Cümleler:
- The storm was inexorably approaching, and there was nothing we could do. (Fırtına acımasızca yaklaşıyordu ve yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu.)
- The price of oil is inexorably rising, causing great concern for the economy. (Petrol fiyatı kaçınılmaz bir şekilde yükseliyor ve ekonomi için büyük endişe kaynağı.)
- The sun was inexorably setting, signaling the end of a beautiful day. (Güneş acımasızca batıyordu, güzel bir günün sonunu işaret ediyordu.)
- The disease was spreading inexorably throughout the village, causing widespread panic. (Hastalık köyde kaçınılmaz bir şekilde yayılıyordu, yaygın panik yaratıyordu.)
- The company’s profits were inexorably declining, leading to layoffs and financial difficulties. (Şirketin karı acımasızca azalıyordu, işten çıkarmalara ve finansal zorluklara neden oluyordu.)
- The traffic was moving inexorably slow, causing frustration for drivers. (Trafik acımasızca yavaş ilerliyordu, sürücüler için frustrasyon yaratıyordu.)
- The river was inexorably eroding the riverbank, causing concern for nearby homes. (Nehir kıyısını acımasızca erozyona uğratıyordu, yakındaki evler için endişe yaratıyordu.)
- The clock was ticking inexorably, reminding him of the deadline. (Saat acımasızca tik tak ediyordu, ona son tarihi hatırlatıyordu.)
- The population was inexorably increasing, putting a strain on resources. (Nüfus acımasızca artıyordu, kaynaklara baskı yaparak.)
- The fire was spreading inexorably, destroying everything in its path. (Yangın kaçınılmaz bir şekilde yayılıyordu, yolunda her şeyi yok ediyordu.)
- The truth was inexorably revealed, causing shock and disbelief. (Gerçek acımasızca ortaya çıktı, şok ve inanamama yarattı.)
- The disease was inexorably progressing, despite the best efforts of doctors. (Hastalık, doktorların en iyi çabalarına rağmen kaçınılmaz bir şekilde ilerliyordu.)
- The glacier was inexorably melting, leading to rising sea levels. (Buzul acımasızca eriyordu, yükselen deniz seviyelerine neden oluyordu.)
- The drought was inexorably worsening, causing severe water shortages. (Kuraklık acımasızca kötüleşiyordu, ciddi su kıtlıklarına
- The project was inexorably behind schedule, causing frustration for the team. (Proje kaçınılmaz bir şekilde takvimin gerisindeydi, takım için frustrasyon yaratıyordu.)
- The novel’s plot was inexorably leading to a tragic ending. (Romanın hikayesi kaçınılmaz bir şekilde trajik bir sona doğru ilerliyordu.)
- The war was inexorably raging on, causing destruction and devastation. (Savaş acımasızca devam ediyordu, yıkım ve tahribat yaratıyordu.)
- The disease was inexorably claiming more lives each day. (Hastalık her gün kaçınılmaz bir şekilde daha fazla hayat kaybediyordu.)
- The company was inexorably losing market share to its competitors. (Şirket kaçınılmaz bir şekilde pazar payını rakiplerine kaptırıyordu.)
- The athlete was inexorably pushing himself to the limits, striving for greatness. (Sporcu kendisini kaçınılmaz bir şekilde sınırlara itiyordu, büyüklük için çabalıyordu.)
Hemen Yorum Yaz