Duygulanım Bozukluğu Nedir

Duygulanım Bozukluğu Nedir

Duygulanım bozuklukları, duygu duru­munda önemli değişmeler ya da aşırılıklar biçiminde kendini gösteren ruhsal bozuk­luklardır. Bu bozukluklarda duygulanım yelpazesinin iki ucunda aşırı ve duruma uygun olmayan duygu düzeyleri görülür. Ayrıca, genel etkinlik düzeyi, bedensel işlevler ve ruhsal süreçlerde de artma ve azalma ortaya çıkar ve bunlar bunaltıya (anksiyete) yol açabilir. Mani denen taşkınlık durumunda aşırı canlılık ve neşelilik, aşırı hareketlilik, özsaygının aşırı ölçüde yükselmesi, çabuk öfkelenme, çok ve zorlanarak konuşma, düşünce akımında hızlanma görülür; gene bu durumda, kişinin dikkati artar, ama dağınıktır. Depresyon da denen ruhsal çöküntü durumunda ise üzüntü, keyifsizlik, yaşama karşı ilginin azalması ve yaşamdan zevk alamama, umutsuzluk, çaresizlik, uy­kuda ve iştahta azalma ya da artma, hareketlerde ve zihinsel etkinliklerde yavaş­lama, enerjide azalma, kendini değersiz bulma ve suçluluk duygusu, ölüm düşüncesi ve intihar girişimleri yer alabilir. Duygula­nım bozukluğu olan kişiler, bazı durumlar­da varsam (halüsinasyon) ve sanrı (delüzyon) gibi, nesnel gerçeklikten kopukluğu içeren belirtiler de gösterebilirler.

Duygulanım bozuklukları, genellikle yine- leyici nitelik gösterirler. Yaşanan çeşitli olaylar ve çevresel streslere bağlı olarak hafif ya da ağır nöbetler gelişebileceği gibi, yineleyici ruhsal çöküntüler de görülebilir. Ayrıca mani ve çöküntünün art arda yer aldığı iki uçlu duygulanım bozukluğu da sık görülen bir türdür. Bunlar dışında yıllar süren, hafif nitelikte kalıcı duygu durumu bozuklukları vardır. Distimi, hafif ve süre­ğen bir ruhsal çöküntü görünümündedir; siklotimi ise hafif çöküntü ve taşkınlık arasında gidip gelmelerle tanınan bir bozuk­luktur. Son yıllarda duygulanım bozukluk­ları ile şizofreni arasında yer alan kimi hastalıklar için de şizoafektif (İngilizce af- fective: “duygulanıma ilişkin”) terimi kulla­nılmaktadır.

Başta ruhsal çöküntü olmak üzere duygula­nım bozuklukları, özellikle sanayileşmiş toplumlarda en sık görülen ruhsal rahatsız­lıklardır. Bu toplumlarda bir kişide yaşamı boyunca ruhsal çöküntü görülme olasılığı 1/3 – 1/4 arasındadır. Çöküntü, kültürel ve toplumsal özelliklerden ötürü kadınlarda erkeklere oranla iki-üç kat daha fazla görülmektedir. Yapılan biyokimyasal çalış­malar, duygulanım bozukluklarında beynin belirli bölgelerinde önemli iletim görevi yapan maddelerin işlevlerinde birtakım düzensizlikler olduğunu ortaya koymuştur. Bu düzensizliğin kalıtımla aktarılan bir yatkınlı­ğa bağlı olduğu da öne sürülmektedir. Ruhsal çöküntü eski Mısır ve Yunan’dan beri bilinmektedir. İsrailoğulları kralı Sü­leyman (ü. İÖ 10. yy ortaları) ve Homeros’ un destanlarındaki bazı kahramanlar taşkın­lık ve çöküntü nöbetleri geçirir. İÖ 4. yüzyılda Hippokrates, ruhsal çöküntüyü tanımlamış ve bugün yerleşmiş olan melan­koli terimini de ilk kez o kullanmıştır. Bugünkü anlamda iki uçlu duygulanım bo­zukluğunu ise ilk kez, 2. yüzyılda Kapadokya’da yaşayan Yunanlı hekim Aretaios’un tanımladığı öne sürülmektedir. Çağdaş an­lamda bu hastalığın tanımlanışı psikiyatrik sınıflandırmanın kurucusu sayılan Alman psikiyatr Emil Kraepelin (1856-1926) tara­fından yapılmıştır. Duygulanım Bozuklukları ve Belirtileri Hakkında Bilgiler verdik.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.