Woo İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Woo İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Woo İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Anlam: “Woo” kelimesi, birisini ya da bir şeyi kazanmaya çalışırken gösterilen coşku, heyecan ve sevinç anlamını taşır.

1. He was wooing her with flowers and love letters. (O, çiçekler ve aşk mektuplarıyla onu kazanmaya çalışıyordu.)
2. The team wooed the crowd with their impressive performance. (Takım, etkileyici performanslarıyla seyirciyi etkilemeyi başardı.)
3. The company is trying to woo new customers with special offers. (Şirket, özel tekliflerle yeni müşteriler kazanmaya çalışıyor.)
4. She wooed him with her charm and wit. (O, çekiciliği ve zekasıyla onu etkilemeyi başardı.)
5. The politician was trying to woo voters with promises of lower taxes. (Politikacı, vergilerin düşürülmesi sözüyle seçmenleri kazanmaya çalışıyordu.)
6. The singer wooed the audience with her beautiful voice. (Şarkıcı, güzel sesiyle izleyicileri etkiledi.)
7. The company is wooing investors with the promise of high returns. (Şirket, yüksek getiri vaadiyle yatırımcıları kazanmaya çalışıyor.)
8. The restaurant wooed customers with its delicious food and cozy atmosphere. (Restoran, lezzetli yemekleri ve rahat atmosferiyle müşterileri kendine çekti.)
9. He tried to woo her with expensive gifts, but she wasn’t interested. (O, pahalı hediyelerle onu etkilemeye çalıştı ama o ilgilenmedi.)
10. The company is wooing top talent with generous compensation packages. (Şirket, cömert ücret paketleriyle en iyi yetenekleri kazanmaya çalışıyor.)
11. The movie wooed audiences with its captivating storyline and impressive visuals. (Film, etkileyici hikayesi ve görselleriyle izleyicileri kendine çekti.)
12. The athlete wooed fans with his incredible skills and sportsmanship. (Sporcu, inanılmaz yetenekleri ve sporculuk özellikleriyle hayranları etkiledi.)
13. The company is wooing foreign investors with promises of a stable economy. (Şirket, istikrarlı bir ekonomi vaadiyle yabancı yatırımcıları kazanmaya çalışıyor.)
14. He finally wooed her with his sincerity and devotion. (Sonunda, samimiyeti ve sadakatiyle onu kazanmayı başardı.)
15. The startup is wooing customers with its innovative products and services. (Başlangıç, yenilikçi ürünleri ve hizmetleriyle müşterileri kendine çekiyor.)
16. The politician wooed voters with his promises of better healthcare and education. (Politikacı, daha iyi sağlık hizmetleri ve eğitim söz

leriyle seçmenleri kazanmaya çalıştı.)
17. The company is wooing potential partners with its impressive track record and reputation. (Şirket, etkileyici geçmişi ve itibarıyla potansiyel ortakları kendine çekiyor.)

18. She was wooed by his chivalry and romantic gestures. (O, soyluluğu ve romantik jestleriyle onu etkiledi.)
19. The university is wooing international students with scholarships and other incentives. (Üniversite, burslar ve diğer teşviklerle uluslararası öğrencileri kendine çekiyor.)
20. The artist wooed art enthusiasts with his unique style and creativity. (Sanatçı, benzersiz tarzı ve yaratıcılığıyla sanatseverleri etkiledi.)