Wistfulness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Wistfulness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Wistfulness Nedir?

Wistfulness, Türkçe karşılığı özlem veya hüzün olan bir İngilizce kelime olarak kullanılır. Bu duygu, geçmişte yaşanmış güzel anıların hatırlanması veya özlenen bir kişi, yer veya şeyin yokluğu nedeniyle hissedilebilir.

Örnek Cümleler:

  1. Wistfulness filled her heart as she flipped through the photo album. (Fotoğraf albümüne göz gezdirdiğinde özlem dolu bir his kalbini kapladı.)
  2. The wistfulness of the old song always brings tears to my eyes. (Eski şarkının özlemi her zaman gözlerimde yaşlara neden olur.)
  3. He gazed out of the window with a look of wistfulness. (Özlem dolu bir bakışla pencereden dışarıya baktı.)
  4. The empty house was filled with a sense of wistfulness. (Boş ev, özlem hissiyle doluydu.)
  5. As she walked down the street, she couldn’t help but feel a sense of wistfulness for her childhood home. (Sokakta yürürken, çocukluk evine karşı bir özlem hissi duymaktan kendini alamadı.)
  6. The autumn leaves always bring a feeling of wistfulness for the passing of time. (Sonbahar yaprakları, zamanın geçişine dair bir özlem hissi yaratır.)
  7. He spoke about his old friends with a touch of wistfulness in his voice. (Eski arkadaşları hakkında konuşurken, sesinde biraz özlem vardı.)
  8. The sight of the ocean always fills me with a sense of wistfulness for my childhood summers. (Denizin manzarası, çocukluk yazlarına dair bir özlem hissiyle beni doldurur.)
  9. The wistfulness in her eyes showed that she was thinking about something from the past. (Gözlerindeki özlem, geçmişteki bir şeyi düşündüğünü gösterdi.)
  10. His wistfulness for the past made it difficult for him to move forward. (Geçmişe olan özlemi, ilerlemesini zorlaştırıyordu.)
  11. The old photographs filled her with a sense of wistfulness for her youth. (Eski fotoğraflar, gençliğine dair bir öz

lem hissiyle onu doldurdu.)
12. He felt a deep sense of wistfulness as he looked at the old family home. (Eski aile evine baktığında derin bir özlem hissi hissetti.)

  1. The nostalgia of his childhood filled him with a sense of wistfulness. (Çocukluğunun nostaljisi, onu bir özlem hissiyle doldurdu.)
  2. The wistfulness in her voice was palpable as she talked about her lost love. (Kaybettiği aşkı hakkında konuşurken, sesindeki özlem hissi barizdi.)
  3. As the train pulled out of the station, a sense of wistfulness washed over her. (Tren istasyondan ayrılırken, üzerine bir özlem hissi çöktü.)
  4. The old love letters filled her with a sense of wistfulness for a time gone by. (Eski aşk mektupları, geçmiş zamanlara dair bir özlem hissiyle onu doldurdu.)
  5. The abandoned house held a certain wistfulness for the townspeople. (Terkedilmiş ev, kasaba halkı için belli bir özlem hissi taşıyordu.)
  6. She couldn’t help but feel a sense of wistfulness as she watched her children grow up. (Çocuklarının büyüdüğünü izlerken, bir özlem hissi duymamak mümkün değildi.)
  7. The old piano filled the room with a sense of wistfulness for times gone by. (Eski piyano, geçmiş zamanlara dair bir özlem hissiyle odayı doldurdu.)
  8. His wistfulness for his homeland was evident in his stories of growing up. (Vatanına olan özlemi, büyüme hikayelerinde açıkça görülüyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.