Wince İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Wince
Wince, Türkçe’de “yüksek sesle konuşulduğunda veya şiddetli bir harekete tepki olarak yüz ifadesinde beliren aniden ortaya çıkan acı” anlamına gelir.
- When I touched the hot stove, I couldn’t help but wince. (Sıcak ocak dokunduğumda, kaçınılmaz olarak acıya karşı gözlerimi kıstım.)
- She winced in pain as the doctor injected the needle. (Doktor iğneyi batırdığında, o acıdan yüzünü buruşturdu.)
- He winced at the loud sound of the explosion. (Patlamanın yüksek sesine karşı yüzünü buruşturdu.)
- The athlete winced as he felt a sharp pain in his ankle. (Sporcu bileğinde keskin bir ağrı hissettiğinde yüzünü buruşturdu.)
- I had to wince as I watched the scary scene in the horror movie. (Korku filmi korkunç sahnesini izlediğimde yüzümü buruşturmak zorunda kaldım.)
- She winced when she heard the bad news. (Kötü haberleri duyduğunda, o acıdan yüzünü buruşturdu.)
- He winced as he touched his bruised knee. (Morarmış dizine dokunduğunda, o acıyı hissetti ve yüzünü buruşturdu.)
- The dentist’s drill made me wince in discomfort. (Diş hekiminin matkabı, beni rahatsızlıkla buruşturttu.)
- She couldn’t help but wince as she watched the scary movie. (Korkunç filmi izlediğinde, yüzünü buruşturmadan duramadı.)
- He winced in embarrassment when he realized he had made a mistake. (Hatasını fark ettiğinde utancından yüzünü buruşturdu.)
- The bright sunlight made her wince as she stepped outside. (Dışarı adım attığında parlak güneş onu buruşturdu.)
- He winced as the cold water hit his face. (Soğuk su yüzüne çarptığında o acıyı hissetti ve yüzünü buruşturdu.)
- She winced at the thought of having to give a speech in public. (Halka açık bir konuşma yapmak zorunda kalmayı düşündüğünde, o acıyı hissetti ve yüzünü buruşturdu.)
- The loud music made him wince in discomfort. (Yüksek müzik, rahatsızlıkla buruşturdu.)
- She winced as she tried to open the tight jar lid. (Sıkı kavanoz kapağını açmaya çalışırken, o acıyı hissetti ve yüzünü buruşturdu.)
- He couldn’t help but wince when he saw the gruesome scene in the horror movie. (Korku filmindeki dehşet verici sahneyi gördüğünde y
üzünü buruşturmadan duramadı.)
17. She winced as the strong wind blew her hair into her face. (Güçlü rüzgar saçını yüzüne savurduğunda, o acıyı hissetti ve yüzünü buruşturdu.)
- The sour taste of the lemon made him wince. (Limonun ekşi tadı, onu buruşturdu.)
- She winced in sympathy as she watched the injured bird struggle to fly. (Yaralı kuşun uçmaya çalışırken çabasını izlediğinde, acıyı hissetti ve yüzünü buruşturdu.)
- He winced as he stubbed his toe on the coffee table. (Kahve masasına parmağını çarptığında, o acıyı hissetti ve yüzünü buruşturdu.)
(Hepsini mavi ve kalın HTML etiketi ile yazdım.)
Hemen Yorum Yaz