Wearily İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Wearily İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Wearily

Wearily, yorgun veya bitkin bir şekilde anlamına gelir.

  1. She trudged wearily up the hill. (O yorgunca tepeden yürüdü.)
  2. He slumped wearily onto the couch. (O koltuğa yorgun bir şekilde çöktü.)
  3. The old man shuffled wearily across the room. (Yaşlı adam yorgunca odayı karıştırdı.)
  4. She rubbed her wearily eyes. (Gözlerini yorgunca oğuşturdu.)
  5. He let out a wearily sigh. (O yorgunca bir iç çekti.)
  6. She smiled wearily at him. (O yorgun bir şekilde ona gülümsedi.)
  7. He spoke wearily of his troubles. (O yorgunca sorunlarından bahsetti.)
  8. The dog wagged its tail wearily. (Köpek yorgunca kuyruğunu salladı.)
  9. She nodded wearily, agreeing to his request. (O yorgunca başını salladı, onun isteğini kabul etti.)
  10. He drove wearily through the storm. (O fırtına nedeniyle yorgun bir şekilde arabayı sürdü.)
  11. The student yawned wearily during the lecture. (Öğrenci ders sırasında yorgunca esnedi.)
  12. She reached for the cup wearily. (O yorgunca kupa için uzandı.)
  13. He limped wearily down the street. (O yorgunca sokağın aşağısına topalladı.)
  14. She frowned wearily, trying to concentrate. (O yorgun bir şekilde konsantre olmaya çalışarak kaşlarını çattı.)
  15. He leaned wearily against the wall. (O yorgun bir şekilde duvara dayandı.)
  16. She dragged herself wearily out of bed. (O yorgun bir şekilde yataktan kendini sürükledi.)
  17. He ate wearily, barely tasting his food. (O yorgunca yemek yedi, yemeğini neredeyse tatmadı.)
  18. She sighed wearily, feeling defeated. (O yorgun bir şekilde nefesini verdi, yenik hissetti.)
  19. He spoke wearily, as if he had given up hope. (O ümit kesmiş gibi yorgunca konuştu.)
  20. She typed wearily, struggling to stay awake. (O yorgun bir şekilde yazı yazdı, uyanık kalmaya çalışarak mücadele etti.)
  1. The team finished the marathon wearily, but with a sense of accomplishment. (Takım yorgun bir şekilde maratonu tamamladı, ama bir başarı hissiyle.)
  2. She trudged wearily through the snow, hoping to find shelter soon. (O karın içinde yorgunca yürüdü, yakında bir barınak bulmayı umarak.)
  3. He shuffled wearily into the office, already dreading the long day ahead. (O yorgun bir şekilde ofise girdi, önünde uzun bir gün olduğundan şimdiden korkuyordu.)
  4. She smiled wearily at her children, happy to see them despite her exhaustion. (O çocuklarına yorgun bir şekilde gülümsedi, yorgunluğuna rağmen onları görmekten mutluydu.)
  5. He sighed wearily, realizing he had forgotten his keys at home. (O yorgunca nefesini verdi, anahtarlarını evde unuttuğunu fark ederek.)
  6. She dragged her feet wearily, struggling to keep up with her friends. (Arkadaşlarıyla ayak uydurmaya çalışarak yorgun bir şekilde yürüdü.)
  7. He frowned wearily, trying to remember where he had left his phone. (O yorgun bir şekilde kaşlarını çattı, telefonunu nereye bıraktığını hatırlamaya çalışarak.)
  8. She trudged wearily up the stairs, grateful to finally be home. (O yorgunca merdivenleri çıktı, sonunda eve dönmekten mutluydu.)
  9. He leaned wearily on his backpack, taking a moment to catch his breath. (Sırt çantasına yorgun bir şekilde dayandı, biraz nefes almaya çalıştı.)
  10. She spoke wearily, her voice barely above a whisper. (O yorgun bir şekilde konuştu, sesi neredeyse fısıltıdan öteye geçmedi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.