Vibrancy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Vibrancy
Vibrancy, canlılık ve parlaklık anlamına gelir. Bir nesnenin veya bir renk tonunun güçlü ve canlı olduğunu ifade eder.
- The vibrancy of the sunset was breathtaking. (Günbatımının canlılığı nefes kesiciydi.)
- The artist used bright colors to add vibrancy to the painting. (Sanatçı tabloya canlılık katmak için parlak renkler kullandı.)
- The flowers added vibrancy to the room. (Çiçekler odaya canlılık kattı.)
- The city’s vibrancy attracted many tourists. (Şehrin canlılığı birçok turisti çekti.)
- The vibrancy of her personality shone through in her writing. (Kişiliğinin canlılığı yazısında parladı.)
- The vibrant colors of the dress caught my attention. (Elbisenin canlı renkleri dikkatimi çekti.)
- The vibrancy of the music filled the room. (Müziğin canlılığı odayı doldurdu.)
- The artist’s use of light created a sense of vibrancy in the painting. (Sanatçının ışık kullanımı, tabloda bir canlılık hissi yarattı.)
- The vibrancy of the city’s nightlife was exhilarating. (Şehrin gece hayatının canlılığı heyecan vericiydi.)
- The vibrancy of the market was overwhelming. (Pazarın canlılığı karşı konulmazdı.)
- The vibrancy of the culture was evident in the food and music. (Kültürün canlılığı yemeklerde ve müzikte açıkça görülüyordu.)
- The colors of the painting lacked vibrancy. (Tablonun renkleri canlılık eksikti.)
- The vibrancy of the parade was contagious. (Geçit töreninin canlılığı bulaşıcıydı.)
- The vibrant city skyline was a sight to behold. (Canlı şehir manzarası görülmeye değerdi.)
- The vibrancy of the crowd at the concert added to the experience. (Konsere katılan kalabalığın canlılığı deneyime katkı sağladı.)
- The vibrancy of the market stalls made it a lively place to shop. (Pazar tezgahlarının canlılığı alışveriş yapmak için canlı bir yer yaptı.)
- The vibrancy of the leaves in the autumn forest was stunning. (Sonbahar ormanındaki yaprakların canlılığı şaşırtıcıydı.)
- The vibrancy of the sea life in the coral reef was breathtaking. (Mercan resifindeki deniz yaşamının canlılığı nefes kesiciydi.)
- The vibrancy of her voice filled the room. (Sesinin canlılığı odayı doldurdu.)
- The lack of vibrancy in the town made it a dull place to live. (Kentin canlılık eksikliği yaşamak için sıkıcı bir yer yaptı.)
- The vibrancy of the neon lights made the city come alive at night. (Neon ışıklarının canlılığı şehri gece hayatında canlandırdı.)
- The vibrancy of the fireworks display was mesmerizing. (Havai fişek gösterisinin canlılığı büyüleyiciydi.)
- The vibrancy of the colors in the garden was a joy to behold. (Bahçedeki renklerin canlılığı görülmeye değerdi.)
- The vibrancy of the artwork was enhanced by the use of contrasting colors. (Sanat eserinin canlılığı, zıt renklerin kullanımıyla arttırıldı.)
- The vibrancy of the fashion show was heightened by the models’ energy on the runway. (Modellerin pistteki enerjisi, moda şovunun canlılığını arttırdı.)
- The vibrancy of the culture was celebrated during the festival. (Festival boyunca kültürün canlılığı kutlandı.)
- The vibrancy of the coral reef was a reminder of the beauty of nature. (Mercan resifinin canlılığı, doğanın güzelliğinin bir hatırlatıcısıydı.)
- The vibrancy of the city’s street art scene was a reflection of its creative energy. (Şehir sokak sanatı sahnesinin canlılığı, yaratıcı enerjisinin bir yansımasıydı.)
- The vibrancy of the food market’s smells and colors was overwhelming. (Yiyecek pazarının kokuları ve renklerinin canlılığı karşı konulmazdı.)
- The vibrancy of the team’s spirit led them to victory. (Takımın ruhunun canlılığı, onları zaferle sonuçlandırdı.)
Hemen Yorum Yaz