
Vacillate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Vacillate İle İlgili Cümleler
Türkçe Anlamı: Kararsız kalmak, tereddüt etmek, düşünceleri arasında gidip gelmek.
- I vacillated between two options for hours. (Saatlerce iki seçenek arasında tereddüt ettim.)
- She vacillated about whether to go to the party or not. (Partiye gitmek konusunda tereddüt etti.)
- The stock market vacillated wildly last week. (Geçen hafta borsa çok fazla dalgalanma gösterdi.)
- He vacillated between anger and sadness. (Öfke ve üzüntü arasında gidip geldi.)
- She vacillated between love and hate for him. (Ona olan sevgi ve nefreti arasında gidip geldi.)
- They vacillated on the issue of gun control. (Silah kontrolü konusunda kararsız kaldılar.)
- He vacillated for months before finally deciding to quit his job. (İşini bırakmaya karar vermeden önce aylarca tereddüt etti.)
- The team’s performance vacillated throughout the season. (Takımın performansı sezon boyunca değişkenlik gösterdi.)
- She vacillated between being happy and being depressed. (Mutlu ve depresif olmak arasında gidip geldi.)
- His mood vacillated from one extreme to the other. (Mizacı bir uçtan diğerine kadar değişkenlik gösterdi.)
- The weather vacillated between rain and sunshine all day. (Tüm gün yağmur ve güneş arasında gidip geldi.)
- She vacillated between wanting to stay and wanting to leave. (Kalmak isteme ve gitmek isteme arasında gidip geldi.)
- His opinion on the matter vacillated several times. (Mesele hakkındaki fikri birkaç kez değişti.)
- The company’s profits vacillated from quarter to quarter. (Şirketin karı çeyrekten çeyreğe değişkenlik gösterdi.)
- He vacillated between being honest and lying. (Dürüst olmak ve yalan söylemek arasında gidip geldi.)
- Her emotions vacillated between excitement and fear. (Heyecan ve korku arasında gidip geldi.)
- The singer’s popularity vacillated over the years. (Şarkıcının popülaritesi yıllar boyunca değişkenlik gösterdi.)
- She vacillated between trusting him and doubting him. (Ona güvenmek ve şüphe duymak arasında gidip geldi.)
- His weight vacillated up and down over the years. (Kilosu yıllar boyunca artıp azaldı.)
- The politician’s stance on the issue vacillated depending on public opinion. (Siyasetçinin tutumu, kamuoyuna göre değişkenlik gösterdi.)
- The child vacillated between wanting to play outside and wanting to stay inside. (Çocuk, dışarıda oynamak ve içeride kalmak arasında gidip geldi.)
- The artist vacillated between different mediums before settling on painting. (Sanatçı, resim yapmaya karar vermeden önce farklı ortamlar arasında gidip geldi.)
- The decision to buy a new car vacillated between practicality and luxury. (Yeni bir araba satın almak konusunda, kullanışlılık ve lüks arasında gidip geldi.)
- His beliefs vacillated throughout his life, from atheism to spirituality. (İnançları, ateizmden ruhsallığa kadar hayatı boyunca değişkenlik gösterdi.)
- The company’s marketing strategy vacillated between traditional and digital methods. (Şirketin pazarlama stratejisi, geleneksel ve dijital yöntemler arasında gidip geldi.)
- Her decision to move abroad vacillated between excitement and nervousness. (Yurt dışına taşınma kararı, heyecan ve endişe arasında gidip geldi.)
- The price of the stock vacillated wildly in the wake of the company’s scandal. (Şirket skandalının ardından hisse senedinin fiyatı çok dalgalanma gösterdi.)
- The team captain vacillated on whether to take a risky play or play it safe. (Takım kaptanı, riskli bir oyun oynamak veya güvenli oynamak konusunda tereddüt etti.)
- Her confidence in her abilities vacillated depending on the feedback she received. (Yeteneklerine olan güveni, aldığı geri bildirimlere göre değişkenlik gösterdi.)
- The decision to adopt a pet vacillated between getting a dog or a cat. (Bir evcil hayvan sahiplenme kararı, köpek veya kedi almak arasında gidip geldi.)
Hemen Yorum Yaz