Urge İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Urge İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Urge İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlamı: Zorlamak, istek duymak, ısrar etmek.

1. I urge you to come to the meeting tomorrow. (Yarınki toplantıya gelmeni ısrarla rica ediyorum.)
2. The doctor urged the patient to quit smoking. (Doktor, hastanın sigarayı bırakması için ısrar etti.)
3. She had an urge to eat chocolate. (Çikolata yemek isteği hissetti.)
4. The teacher urged her students to study hard for the exam. (Öğretmen, öğrencilerinin sınav için çalışmalarını istedi.)
5. He couldn’t resist the urge to check his phone during the meeting. (Toplantı sırasında telefonunu kontrol etme isteğine dayanamadı.)
6. The coach urged the players to give their best on the field. (Antrenör, oyuncuların sahada en iyisini vermelerini istedi.)
7. She urged her friend to apologize for her mistake. (Arkadaşının hatası için özür dilemesi için onu zorladı.)
8. The manager urged the team to finish the project on time. (Yönetici, takımın projeyi zamanında bitirmeleri için baskı yaptı.)
9. He had a sudden urge to travel to a new country. (Yeni bir ülkeye seyahat etme isteği aniden ortaya çıktı.)
10. The doctor urged the patient to take the medicine as prescribed. (Doktor, reçeteye uygun olarak ilacı alması konusunda hastayı teşvik etti.)
11. The coach urged the team to work together to win the game. (Antrenör, oyunu kazanmak için takımın birlikte çalışmasını istedi.)
12. She had an urge to scream out loud when she heard the news. (Haberleri duyduğunda yüksek sesle bağırmak isteği hissetti.)
13. The teacher urged the students to ask questions if they didn’t understand the lesson. (Öğretmen, dersi anlamayan öğrencilerin soru sormalarını istedi.)
14. He had to urge his boss to give him a raise. (Patronuna zam isteğinde bulunması için baskı yapmak zorunda kaldı.)
15. The government urged people to get vaccinated to prevent the spread of the virus. (Hükümet, virüsün yayılmasını önlemek için insanların aşı olmalarını teşvik etti.)
16. She had an urge to dance when she heard her favorite song. (En sevdiği şarkıyı duyduğunda dans etmek isteği hissetti.)
17. The coach urged the players to keep their focus on the game. (Antrenör, oyuncuların oyun üzerinde odaklanmalarını istedi.)
18. He had an urge to buy a new car even though he didn’t need one. (İhtiyacı olmamasına rağmen yeni bir araba satın alma isteği vardı.)
19. The teacher urged the students to be on time for class. (Öğretmen

, öğrencilerin derse zamanında gelmelerini istedi.)
20. She had an urge to help the homeless people she saw on the street. (Sokakta gördüğü evsiz insanlara yardım etmek isteği vardı.)