Upstand İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Upstand İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Upstand Nedir?

Upstand, olumsuz bir durumla karşılaşıldığında sessiz kalmak yerine, doğru ve doğru olanı savunan kişiye verilen addır. İnsanlar, güçsüzlük, korku veya kayıtsızlık gibi nedenlerle çoğu zaman sessiz kalmayı seçerler, ancak upstander’lar, adalet ve doğruluk için mücadele etmekten korkmazlar.

Örnek Cümleler:

1. When my classmate was being bullied, I decided to be an upstander and stood up for her. (Sınıf arkadaşım zorbalık yapılırken, onun için mücadele eden biri olmaya karar verdim.)
2. We need more upstanders in our society who are willing to speak up against injustice. (Toplumumuzda adaletsizliğe karşı konuşmaktan çekinmeyen daha fazla insan gerekiyor.)
3. The upstander refused to stay silent when he saw someone being treated unfairly. (Upstander, birinin haksızlığa uğradığını gördüğünde sessiz kalmayı reddetti.)
4. It’s important to teach children to be upstanders so that they can stand up for what is right. (Çocuklara doğru olanı savunmak için upstander olmayı öğretmek önemlidir.)
5. As an upstander, she spoke out against racism and discrimination. (Bir upstander olarak, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı konuştu.)
6. The upstander’s courage inspired others to stand up for what is right. (Upstander’ın cesareti, diğerlerinin doğru olanı savunmak için harekete geçmesine ilham verdi.)
7. When the manager made a discriminatory comment, the upstander called him out on it. (Yönetici ayrımcı bir yorum yaptığında, upstander onu uyarmaya karar verdi.)
8. Upstanders can make a real difference in the world by standing up for justice and equality. (Upstander’lar, adalet ve eşitlik için mücadele ederek dünyada gerçek bir fark yaratabilirler.)
9. The upstander’s actions showed that it is possible to make a positive change in the world. (Upstander’ın eylemleri, dünyada olumlu bir değişiklik yapmanın mümkün olduğunu gösterdi.)
10. It takes courage to be an upstander and stand up for what is right. (Doğru olanı savunmak için upstander olmak cesaret gerektirir.)
11. The upstander’s bravery inspired others to take action and make a difference. (Upstander’ın cesareti, diğerlerinin harekete geçip fark yaratmasına ilham verdi.)
12. When she saw someone being bullied, the upstander stepped in and put a stop to it. (Birinin zorbalığa uğradığını gördüğünde, upstander devreye girip durdurdu.)
13. It’s important to support upstanders

in their efforts to make a positive change in the world. (Dünyada olumlu bir değişiklik yapma çabalarında upstander’lara destek olmak önemlidir.)
14. The upstander’s willingness to speak out against injustice made a big impact on the community. (Upstander’ın adaletsizliğe karşı konuşmaya istekli olması, toplum üzerinde büyük bir etki yarattı.)

15. The upstander’s actions showed that even one person can make a difference in the world. (Upstander’ın eylemleri, dünyada bile tek bir kişinin fark yaratabileceğini gösterdi.)
16. When no one else was willing to speak up, the upstander took action and made a difference. (Kimse konuşmaya istekli olmadığında, upstander harekete geçti ve fark yarattı.)
17. The upstander’s actions were an inspiration to others to stand up for what is right. (Upstander’ın eylemleri, diğerlerinin doğru olanı savunmak için harekete geçmesine ilham verdi.)
18. Being an upstander means being willing to speak out against injustice, even when it’s not easy. (Upstander olmak, kolay olmasa bile adaletsizliğe karşı konuşmaya istekli olmak demektir.)
19. The upstander’s bravery in the face of adversity inspired others to follow in their footsteps. (Upstander’ın zorluklarla karşılaştığında gösterdiği cesaret, diğerlerinin de izinden gitmesine ilham verdi.)
20. Upstanders are important because they are the ones who make a positive difference in the world by standing up for what is right. (Upstander’lar, doğru olanı savunarak dünyada olumlu bir fark yaratan önemli insanlardır.)