Upright İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Upright Nedir?
Upright, dik ya da doğru anlamlarına gelir. İngilizce dilinde sıklıkla kullanılan bir kelimedir.
Örnek Cümleler:
- He stood upright and waited for the bus. (O, dik durdu ve otobüsü bekledi.)
- The building is upright and strong. (Bina, dik ve sağlamdır.)
- She tried to keep her posture upright during the entire interview. (Bütün röportaj boyunca duruşunu dik tutmaya çalıştı.)
- The flagpole stood upright in the middle of the square. (Bayrak direği meydanın ortasında dik duruyordu.)
- The teacher asked the students to sit upright in their chairs. (Öğretmen öğrencilere sandalyelerinde dik oturmalarını söyledi.)
- The little girl tried to walk upright like the grown-ups. (Küçük kız, büyükler gibi dik yürümeye çalıştı.)
- The tall trees stood upright and provided shade on a hot summer day. (Uzun ağaçlar dik duruyor ve sıcak bir yaz gününde gölge sağlıyor.)
- The tower is the most upright structure in the city. (Kule, şehirdeki en dik yapıdır.)
- The sculpture is an upright figure of a woman holding a flower. (Heykel, bir çiçek tutan bir kadın figürüdür.)
- The soldiers stood upright and saluted the flag. (Askerler dik durup bayrağa selam verdiler.)
- The bookshelf is upright and holds many books. (Kitaplık dik duruyor ve birçok kitap tutuyor.)
- He walked upright with confidence and purpose. (O, güven ve amaçla dik yürüdü.)
- The goalpost stood upright and ready for the game. (Kale direkleri dik duruyor ve oyun için hazır.)
- The upright piano sat in the corner of the room. (Dik piyano odaya köşeye konuldu.)
- She hung the picture frame upright on the wall. (Resim çerçevesini duvarda dik şekilde astı.)
- The statue of the founder stood upright in front of the university. (Kurucunun heykeli üniversitenin önünde dik duruyor.)
- The gymnast performed an upright handstand on the balance beam. (Jimnastikçi denge tahtasında dik bir el duruşu yaptı.)
- The goalkeeper stood upright and ready for the penalty kick. (Kaleci dik durdu ve penaltı atışı için hazırdı.)
- The tower crane stood upright and lifted heavy loads. (Kule vinç dik duruyor ve ağır yükleri kaldırıyor.)
- The shepherd held his crook upright and led the sheep to the pasture. (Çoban, değneğini dik tutarak koyunları meraya götürdü.)
Türkçe Karşılıkları:
- O, dik durdu ve otobüsü bekledi.
- Bina, dik ve sağlamdır.
- Bütün röportaj boyunca duruşunu dik tutmaya çalıştı.
- Bayrak direği meydanın ortasında dik duruyordu.
- Öğretmen öğrencilere sandalyelerinde dik oturmalarını söyledi.
- Küçük kız, büyükler gibi dik yürümeye çalıştı.
- Uzun ağaçlar dik duruyor ve sıcak bir yaz gününde gölge sağlıyor.
- Kule, şehirdeki en dik yapıdır.
- Heykel, bir çiçek tutan bir kadın figürüdür.
- Askerler dik durup bayrağa selam verdiler.
- Kitaplık dik duruyor ve birçok kitap tutuyor.
- O, güven ve amaçla dik yürüdü.
- Kale direkleri dik duruyor ve oyun için hazır.
- Dik piyano odaya köşeye konuldu.
- Resim çerçevesini duvarda dik şekilde astı.
- Kurucunun heykeli üniversitenin önünde dik duruyor.
- Jimnastikçi denge tahtasında dik bir el duruşu yaptı.
- Kaleci dik durdu ve penaltı atışı için hazırdı.
- Kule vinç dik duruyor ve ağır yükleri kaldırıyor.
- Çoban, değneğini dik tutarak koyunları meraya götürdü.
Hemen Yorum Yaz