Untying İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Untying İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Untying (Çözmek, Serbest Bırakmak) İle İlgili Örnek Cümleler:

Untying kelimesi, bir şeyi çözmek veya serbest bırakmak anlamına gelir.

1. She was untying her shoelaces when she heard a knock on the door. (Kapı çalınca ayakkabı bağcıklarını çözüyordu.)
2. The sailor was untying the ropes from the dock. (Denizci halatlari iskeleden çözüyordu.)
3. Can you help me untie this knot? (Bu düğümü çözmeme yardım eder misin?)
4. The magician amazed the audience by untying himself from the ropes. (Sihirbaz, kendisini ipten serbest bırakarak seyircileri şaşırttı.)
5. Untying the package, she found a beautiful necklace inside. (Paketi çözerek içinde güzel bir kolye buldu.)
6. The prisoner managed to untie his handcuffs and escape. (Mahkum kelepçelerini çözmeyi başardı ve kaçtı.)
7. Can you untie the knot in my necklace? (Kolyedeki düğümü çözebilir misin?)
8. The boy was untying the knots in the shoelaces to make it easier to put them on. (Çocuk, ayakkabı bağcıklarındaki düğümleri çözerek onları daha kolay giymeyi amaçlıyordu.)
9. She untied the bow on the present and opened it eagerly. (Hediyedeki fiyonku çözdü ve heyecanla açtı.)
10. The dog untied his leash and ran away. (Köpek tasmayı çözdü ve kaçtı.)
11. After untying the knot, he realized that he had cut the wrong piece of rope. (Düğümü çözdükten sonra, yanlış ipi kestiğini fark etti.)
12. She carefully untied the knot in the balloon string. (Balon ipindeki düğümü dikkatlice çözdü.)
13. He untied the ribbon from the package and wrapped it around the present. (Paketten kurdeleyi çözdü ve hediye etrafına sardı.)
14. The boat was untying from the dock as the storm approached. (Fırtına yaklaşırken tekne iskeleden çözülüyordu.)
15. The climber untied the rope from his harness and descended the mountain. (Dağcı, halatı kemerinden çözerek dağdan indi.)
16. The little girl was untying the knots in her doll’s hair. (Küçük kız, oyuncak bebeklerinin saçlarındaki düğümleri çözüyordu.)
17. The mechanic untied the knot in the engine belt and fixed the problem. (Tamirci, motor kayışındaki düğümü çözdü ve sorunu düzeltti.)
18. She struggled to untie the tight knot in her shoelaces. (Ayakkabı bağcıklarındaki sık

ı düğümü çözmek için mücadele etti.)
19. He untied the ropes from the boat and set sail on the open sea. (Tekneden halatları çözdü ve açık denizde yelken açtı.)

20. The child was delighted when he managed to untie the knot in his balloon string. (Çocuk, balon ipindeki düğümü çözmeyi başardığında çok mutlu oldu.)